Polis Şiddeti CHP’yi Kritik Eşiğe Getirdi: Stratejik Karar Yolda!

CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda yaşanan polis müdahalesi, yalnızca bir il binasının meselesi olmaktan çıktı; Ankara’da siyasetin tansiyonunu yükseltti. Yaralanmaların ardından gözler, CHP’nin TBMM’deki en kritik platformlardan biri olan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda nasıl bir tutum alacağına çevrildi.

Olay, bir kez daha Türkiye’de diyalog siyasetinin ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne serdi. Şimdi CHP’nin vereceği karar, yalnızca bir taktik değil, siyasetin geleceğini şekillendirecek bir mesaj olacak.

Üç Yol, Üç Farklı Türkiye Fotoğrafı

1. Masadan Kalkmak: “Biz Yokuz!”

CHP, yaşananları sert bir dille protesto edip komisyondan çekilebilir. Bu adım, tabana güçlü bir mesaj verir: “Bize şiddet uygulayanlarla barış konuşmayız.” Ancak bu karar, diyalog kanallarını kapatmak ve süreci kilitlemekle eleştirilebilir. Bu durumda İktidar cephesi, CHP’yi “barış sürecini baltalamakla” suçlayabilir.

2. Masada Hesap Sormak: “Önce Hesap Verin!”

CHP, komisyon toplantısına katılır ama masayı bir hesaplaşma alanına çevirir. “Parti binamızda bu yaşanırken barıştan söz edemezsiniz” diyerek iktidarı sıkıştırır. Bu strateji, kamuoyunun dikkatini olaya çekerken komisyonun asıl gündemini gölgede bırakma ve tartışmayı kilitleme riski taşır.

3. Masada Kalıp Direnmek: “Biz Buradayız!”

CHP, hem komisyonda kalır hem de olayın takipçisi olur. Böylece hem yapıcı muhalefet rolünü oynar hem de şiddete karşı sesini yükseltir. Bu seçenek, sabır ve stratejik soğukkanlılık gerektirir ama uzun vadede CHP’yi “krizi yöneten” taraf haline getirebilir.

Kritik An: Masadan Kalkış mı, Masada Duruş mu?

CHP’nin tercihi, Türkiye siyasetinin diyalog kapasitesine dair önemli bir sinyal olacak. Masadan kalkmak, sert bir kopuşu; masada kalmak ise mücadeleyi sürdürmeyi simgeliyor. Bu karar, yalnızca CHP’nin değil, “barış ve kardeşlik” söyleminin gerçek bir siyasi değere dönüşüp dönüşmeyeceğinin de turnusol kağıdı niteliğinde olacak.