Kayıtlar

Yazar: Cengiz Aldemir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sanat da Siyaset te Susturulamaz

Resim
AKP’nin iktidar yıllarına bakıldığında, sanatçıya ya da siyasetçiye farklı muamele yapmadığı açıkça görülüyor. Muhalif olmak, hangi alanda olursa olsun aynı sonuca çıkıyor, yani mahkeme kapılarında süründürülmek, yasaklanmak, linç edilmek. İktidarın İslamcı-milliyetçi çizgisine ters düşen herkes aynı kefeye konuyor. Sanatçı da Siyasetçi de Sanık Kürsüsünde Sanatçı Fazıl Say, attığı tweet yüzünden “dini değerleri aşağılama” iddiasıyla yargılandı. Genco Erkal, paylaşımları yüzünden Cumhurbaşkanına hakaretten dava açıldı. Müjdat Gezen ve Metin Akpınar, bir televizyon programındaki sözleri nedeniyle gece yarısı ifadeye çağrıldı. Sezen Aksu, bir şarkı sözünden ötürü camilerde hedef gösterildi. Siyaset alanında ise Selahattin Demirtaş yıllardır cezaevinde. Canan Kaftancıoğlu, geçmişteki tweetleri nedeniyle cezalandırıldı. Ekrem İmamoğlu, “ahmak” sözü yüzünden mahkeme kapılarında. Muhalefet liderlerinin neredeyse tamamı, “Cumhurbaşkanına hakaret” davalarına maruz kaldı. Aradaki fa...

Torba Yasayla Hukuk Darbesi: Zeytin Ağaçları Resmen İdam Ediliyor!

Resim
Türkiye’nin binlerce yıllık mirası, uygarlıkların gölgesinde büyüyen ölümsüz zeytin ağaçları, bugün devlet eliyle kurban ediliyor. Çevreciler: “Katliam” sözcüğü hafif kalıyor; bu, açıkça ekolojik soykırım" olarak tepki gösteriyor. İktidar, enerji ve maden şirketlerinin iştahını doyurmak için yasaları hoyratça eğip büküyor. 7554 sayılı torba yasa, adeta bir “hukuk darbesi” niteliğinde, zeytinlikleri koruyan hükümleri devre dışı bırakıyor. Anayasa’nın 56. maddesi “sağlıklı çevre hakkını” garanti altına alırken, iktidar bu hakkı sistematik biçimde çiğniyor. “Ağaçları taşıyacağız” yalanı, kamuoyuna atılmış bir toz bulutundan ibaret. Zira bilimsel raporlar açık: Yüzlerce yıllık zeytin ağacının taşınarak yaşaması neredeyse imkânsız. Yani sökülen her ağaç, geri dönülmez biçimde öldürülüyor. Bu, sadece bir doğa cinayeti değil, aynı zamanda gelecek kuşakların hakkının gaspıdır. Akbelen’de, Soma Yırca’da, Türkiye’nin dört bir yanında köylüler jandarma ablukası altında direnirken...

Meclis Başkanlığı Koltuğu Seyirci Koltuğu Değildir!"

Resim
Türkiye siyaseti bir kara gün daha yaşadı. CHP İstanbul İl Başkanlığı’na zorla kayyum atanması sırasında, barışçıl şekilde direnen CHP’li milletvekilleri polis şiddetine maruz kaldı. Biber gazı, tazyikli su ve fiziki darp ile dağıtılan milletvekillerinin çığlıkları ekranlara yansırken, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un tepkisizliği ülke gündemine oturdu. Meclis’in tarafsızlığına ve millet iradesine sahip çıkması gereken bir isim olan Kurtulmuş, Milletvekillerine sessiz kalarak yalnız onların dokunulmazlıklarını değil kendi dokunulmazlığını ve tüm meclisin dokunulmazlığını da savunamamış oldu.  Yaşananları yalnızca izlemekle yetindi. Ne bir kınama, ne bir çağrı… Olayların sıcaklığı içinde sarf edilen tek kelime dahi yoktu. Bu tavır, demokrasiyi savunması gereken makamın tarafsızlık ilkesini tamamen yok saydığı yorumlarına neden oldu. Toplumun geniş kesimlerinden sert tepkiler yükseliyor. Hukukçular, sivil toplum örgütleri ve akademisyenler “Meclis Başkanı, milletin seçil...

Siyaset, Hafızayı Sınar; Ama Asıl Sınanan, Siyasetçinin Omurgasıdır

Resim
Siyaset, hafızanın en sert sınavlarından biridir. Verilen sözler, edilen yeminler, çizilen kırmızı çizgiler; hepsi bir gün geri dönüp siyasetçinin yakasına yapışır. Gürsel Tekin’in son altı ayda sergilediği dönüşüm, bu gerçeğin adeta ders kitabı niteliğinde bir örneği. Tekin, bir kez daha kendi sözlerini yutarak, CHP tabanında derin bir hayal kırıklığı ve öfke dalgası yaratmayı başardı. 22 Mart 2025’te, bir röportajında kayyum iddialarına karşı net bir duruş sergileyen Tekin, “Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili bunu kabul etmez. Devleti kuran partiye kayyum atanamaz. Milyonda bir bile ihtimal vermiyorum!” diyerek adeta göğsünü gere gere konuşmuştu.  Bu sözler, CHP’lilerin yüreğine su serpmiş, partinin iradesine sahip çıkıldığına dair umutları güçlendirmişti. Ancak, 2 Eylül 2025’te İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararıyla CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum olarak atanan Gürsel Tekin, bu sözleri bir çırpıda çöpe attı. Dahası, “Partinin abileri olarak görev yapacağı...

Türkiye’yi Krize Sürükleyen Sistem: Halkın Sorunları Çığ Gibi Büyüyor!

Resim
Türkiye uzun süredir " Partili Cumhurbaşkanlığ ı" sisteminden kaynaklı derin bir yönetim krizinin pençesinde. İktidar, ülkenin temel sorunlarını çözmek yerine günü kurtaran, popülist adımlarla gerçekleri perdelemeyi tercih ediyor. Ekonomi, her geçen gün vatandaşın sırtında daha büyük bir yük haline geliyor. Enflasyon durdurulamıyor, maaşlar eriyor, işsizlik rekor kırıyor. Gelir dağılımındaki uçurum, yoksulluk sınırında yaşayan milyonların hayatını dayanılmaz kılıyor. Gençler iş bulamıyor, umutlarını yurt dışında arıyor. Eğitim sistemi sürekli değişen sınavlar, yetersiz müfredat ve liyakatsiz atamalarla çıkmazda. Sağlık hizmetleri yoğunluk nedeniyle çökme noktasına geldi; hastalar günlerce randevu bulamıyor. Hukukun üstünlüğü ve adalet duygusu zedelenmiş durumda. Yargı bağımsızlığı tartışmalı, ifade özgürlüğü baskı altında. Toplumsal kutuplaşma derinleşiyor, muhalif sesler susturulmaya çalışılıyor. Göç yönetimi ise plansız ve kriz boyutunda. Milyonlarca mültec...

Manda Yoğurdundan Kanal İstanbul’a: İklim Krizinin Sessiz Alarmı!

Resim
İklim krizinin gölgesinde kalan büyük bir gerçek var: Türkiye’nin geleceğini tehdit eden devasa projeler, yalnızca ekonomiyi değil; binlerce yıllık kültürü, geleneksel gıdaları ve yaşamsal su kaynaklarını da yok oluşa sürüklüyor. Bu tehlikenin en çarpıcı örneği ise Anadolu’nun kadim zenginliklerinden biri olan manda yoğurdu. Cumhurbaşkanlığı Sarayı sofralarında dahi yer bulan manda yoğurdu, aslında iktidarın çevreye karşı duyarsızlığının sembolüne dönüşmüş durumda. Çünkü uzmanlar, iklim değişikliği nedeniyle artan kuraklık ve su kıtlığının manda yetiştiriciliğini bitirme noktasına getirdiğini, bu gidişle sofralardaki manda yoğurdunun tarihe karışabileceğini söylüyor. Kanal İstanbul: Bir Ekolojik Felaketin Eşiği İktidar ise bu uyarıları dikkate almak yerine, çevreye daha fazla yük bindirecek “mega projeler”e yöneliyor. Kanal İstanbul, bunun en bariz örneği. Uzmanlar bu proje hayata geçince yaşanacakları şöyle özetliyor: "Marmara Denizi’nin ekolojik dengesini bozacak, İs...