Kayıtlar

Yazar: Cengiz Aldemir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Eğitimin Kapısında Yıl Boyu Süren Barikat: Öğretmenler Gününde Acı Bir Tablo!

Resim
Bugün 24 Kasım. Öğretmenler Günü… Türkiye’nin dört bir yanında, öğretmenler çocukların yarınını kurmak için bir kez daha sınıf kapılarını aralıyor. Bu anlamlı günde, bizim için hem bir kutlama hem de derin bir muhasebe vakti. Çünkü Köy Enstitülerinin o ideali insanı özgür düşünen, üretken, eleştirel akılla topluma katkı veren bir nesil yetiştirme ideali hâlâ güncel. Ancak, günümüz Milli Eğitim politikasında bu idealin gölgede kaldığına dair kaygılar da büyüyor. Bilime Dayalı Eğitim Umudu Köy Enstitüleri, 20. yüzyıl başlarında Türkiye’nin en ücra köylerinde doğan bir eğitim sadece biçimi değildi, bir medeniyet projesiydi. Öğretmenleri yalnızca dersi anlatmakla kalmazdı; tarımı öğretir, kültürü taşır, toplumu dönüştürürdü. Onların başarısı, bilimin, pratiğin ve dayanışmanın birleşmesindeydi.  Köy Enstitüsü idealinin tam da burada belirginleştiğinin altını çizmek istiyorum. Eğitim, salt bilgi aktarmak değil, “bilime dayanan bir gelecek” inşa etmektir. Bilim mi, İdeoloji mi...

New York Kızardı, Ankara Karardı

Resim
Kapitalizmin kalesi ABD'nin New York kenti, tarihinin en sarsıcı siyasi dönüşümünü yaşıyor. Oyların %50,4’ünü alan 34 yaşındaki demokratik sosyalist Zohran Mamdani, kentin yeni belediye başkanı oldu. Wall Street’in desteklediği eski vali Andrew Cuomo %41,6’da kaldı. Bu sonuç, sadece bir seçim değil Amerikan kapitalizmine karşı yükselen isyanın işareti. Kapitalizmin Kalbinde Çatlak New York yıllardır sermayenin merkezi, eşitsizliğin vitriniydi. Evsizlik, borç ve iklim kriziyle boğuşan halk, sonunda başka bir yol aradı. Mamdani, “uygun konut, ücretsiz ulaşım, yeşil dönüşüm” vaatleriyle bu öfkeye ses oldu. Genç, Müslüman ve sosyalist kimliğiyle sistemin üç tabusunu aynı anda kırdı. Erdoğan’ın Zor Duruşu Mamdani’nin Müslüman kimliği Ankara’da da dikkatle izlendi. Mamdani’nin temsil ettiği anlayış; kamucu, eşitlikçi, anti-emperyalist bir çizgi.  Oysa Erdoğan, uzun süredir serbest piyasa ekonomisini “İslami değerlerle” harmanlayan, kapitalist düzenle uyumlu bir siyaset izliyo...

​Türkiye'de Derinleşen "Güven Endişesi": Muhalif Seslere Yönelik Son Operasyonlar Kaygıları Artırdı!!

Resim
Siyasetten medyaya, iş dünyasından sanata kadar toplumun farklı kesimleri, Türkiye'deki mevcut siyasi iklimin getirdiği hukuki belirsizlikler ve artan baskı algısı nedeniyle derin bir "güvende hissetmeme" endişesi yaşıyor.  Özellikle muhalif yayın organlarına yönelik son müdahaleler ve önde gelen gazetecilerin ağır suçlamalarla hedef alınması, bu endişeyi en üst seviyeye taşıdı. ​Gazeteciler, siyasetçiler ve iş insanları, mal varlıklarına el konulması ve medya kuruluşlarına kayyum atanması gibi uygulamaların, hukuki süreçlerden çok siyasi motivasyonlarla gerçekleştiği algısının yaygınlaştığını belirtiyor. Kayyum ve Casusluk İddiaları Medyayı Sarstı ​Muhalif medyaya yönelik son iki gelişme, bireysel ve kurumsal güvence tartışmalarını yeniden alevlendirdi. ​TELE1'e Kayyum Ataması: En son, eleştirel yayıncılığıyla bilinen TELE1 televizyonunun sahibi olan şirkete (ABC Radyo Televizyon ve Dijital Yayıncılık A.Ş.) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF)...

Demokrasi Uygulamada Ölçülür: Fransa Dersi

Resim
Fransa, insan hakları ve demokrasinin beşiği olarak bilinir. Yüzyıllar boyunca devrimler, krizler ve siyasi değişimler yaşamasına rağmen, hukukun üstünlüğü ilkesini korumayı başarmış bir ülke. İşte tam da bu yüzden, eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin yargı sürecinde aldığı hapis kararı sadece bir siyasi haber değil; aynı zamanda demokrasi için anlamlı bir ders niteliği taşıyor. Sarkozy, Beşinci Cumhuriyet döneminde cezaevine giren ilk eski cumhurbaşkanı oldu. Mahkeme, hakkındaki bazı usulsüzlük iddialarıyla ilgili kararlar verdi. Karara itirazlar ve eleştiriler olsa da bağımsız yargı, kararını uyguladı. Bu, hukuk önünde herkesin eşit olduğunu gösteren bir örnek olarak değerlendiriliyor. Fransa’da, siyasi nüfuzun yargıyı yönlendiremeyeceğini görmek, demokrasinin somut bir göstergesi. Elbette Sarkozy vakası bir ilk gibi gözükse de, Fransız tarihinde farklı dönemlerde birçok siyasetçi hakkında yargı süreçleri yürütüldü. Sistem üç temel unsur üzerine kurulud...

Halkın Üzerine Çöken Saat Politikası: Karanlıkta Büyüyen Çocuklar, Aydınlıktan Korkan Siyaset!

Resim
Avrupa, her yıl olduğu gibi bu sonbaharda da kış saatine geçti. Güneşin doğuşuna, insanın biyolojik ritmine, çocuğun okul yoluna, işçinin mesaisine göre ayarlanmış bir düzen… Peki biz? Biz yine “bildiğiniz gibi”yiz. Yani, karanlıkta uyanan bir ülkeyiz. Okul servislerine binmek için sabahın kör karanlığında evden çıkan çocuklar… Ellerinde çantalarıyla loş sokaklarda korkarak ve tedirgin bir şekilde yürüyen kadınlar… Uykusuz, yorgun, sinirli bir şekilde direksiyon başına geçen milyonlarca emekçi… Hepsi, bir kararın gölgesinde yaşıyor: “Kalıcı yaz saati.” Neden? Kimin İçin? Bu uygulama 2016’da “enerji tasarrufu” iddiasıyla başladı. Ancak yıllar geçti, veriler ortaya çıktı: Tasarruf yok, tam tersine tüketim arttı. Çünkü insanlar karanlıkta kalkıyor, aydınlanmak için lambayı, ısıtıcıyı, cihazlarını erken çalıştırıyor. Yani o meşhur “tasarruf” hikayesi, koca bir şehir efsanesine dönüştü. Peki o zaman neden ısrarla sürdürülüyor? Cevap basit ama acı: Elektrik şirketleri kazanıyor. ...

Sanat da Siyaset te Susturulamaz

Resim
AKP’nin iktidar yıllarına bakıldığında, sanatçıya ya da siyasetçiye farklı muamele yapmadığı açıkça görülüyor. Muhalif olmak, hangi alanda olursa olsun aynı sonuca çıkıyor, yani mahkeme kapılarında süründürülmek, yasaklanmak, linç edilmek. İktidarın İslamcı-milliyetçi çizgisine ters düşen herkes aynı kefeye konuyor. Sanatçı da Siyasetçi de Sanık Kürsüsünde Sanatçı Fazıl Say, attığı tweet yüzünden “dini değerleri aşağılama” iddiasıyla yargılandı. Genco Erkal, paylaşımları yüzünden Cumhurbaşkanına hakaretten dava açıldı. Müjdat Gezen ve Metin Akpınar, bir televizyon programındaki sözleri nedeniyle gece yarısı ifadeye çağrıldı. Sezen Aksu, bir şarkı sözünden ötürü camilerde hedef gösterildi. Siyaset alanında ise Selahattin Demirtaş yıllardır cezaevinde. Canan Kaftancıoğlu, geçmişteki tweetleri nedeniyle cezalandırıldı. Ekrem İmamoğlu, “ahmak” sözü yüzünden mahkeme kapılarında. Muhalefet liderlerinin neredeyse tamamı, “Cumhurbaşkanına hakaret” davalarına maruz kaldı. Aradaki fa...

Torba Yasayla Hukuk Darbesi: Zeytin Ağaçları Resmen İdam Ediliyor!

Resim
Türkiye’nin binlerce yıllık mirası, uygarlıkların gölgesinde büyüyen ölümsüz zeytin ağaçları, bugün devlet eliyle kurban ediliyor. Çevreciler: “Katliam” sözcüğü hafif kalıyor; bu, açıkça ekolojik soykırım" olarak tepki gösteriyor. İktidar, enerji ve maden şirketlerinin iştahını doyurmak için yasaları hoyratça eğip büküyor. 7554 sayılı torba yasa, adeta bir “hukuk darbesi” niteliğinde, zeytinlikleri koruyan hükümleri devre dışı bırakıyor. Anayasa’nın 56. maddesi “sağlıklı çevre hakkını” garanti altına alırken, iktidar bu hakkı sistematik biçimde çiğniyor. “Ağaçları taşıyacağız” yalanı, kamuoyuna atılmış bir toz bulutundan ibaret. Zira bilimsel raporlar açık: Yüzlerce yıllık zeytin ağacının taşınarak yaşaması neredeyse imkânsız. Yani sökülen her ağaç, geri dönülmez biçimde öldürülüyor. Bu, sadece bir doğa cinayeti değil, aynı zamanda gelecek kuşakların hakkının gaspıdır. Akbelen’de, Soma Yırca’da, Türkiye’nin dört bir yanında köylüler jandarma ablukası altında direnirken...

Meclis Başkanlığı Koltuğu Seyirci Koltuğu Değildir!"

Resim
Türkiye siyaseti bir kara gün daha yaşadı. CHP İstanbul İl Başkanlığı’na zorla kayyum atanması sırasında, barışçıl şekilde direnen CHP’li milletvekilleri polis şiddetine maruz kaldı. Biber gazı, tazyikli su ve fiziki darp ile dağıtılan milletvekillerinin çığlıkları ekranlara yansırken, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un tepkisizliği ülke gündemine oturdu. Meclis’in tarafsızlığına ve millet iradesine sahip çıkması gereken bir isim olan Kurtulmuş, Milletvekillerine sessiz kalarak yalnız onların dokunulmazlıklarını değil kendi dokunulmazlığını ve tüm meclisin dokunulmazlığını da savunamamış oldu.  Yaşananları yalnızca izlemekle yetindi. Ne bir kınama, ne bir çağrı… Olayların sıcaklığı içinde sarf edilen tek kelime dahi yoktu. Bu tavır, demokrasiyi savunması gereken makamın tarafsızlık ilkesini tamamen yok saydığı yorumlarına neden oldu. Toplumun geniş kesimlerinden sert tepkiler yükseliyor. Hukukçular, sivil toplum örgütleri ve akademisyenler “Meclis Başkanı, milletin seçil...

Siyaset, Hafızayı Sınar; Ama Asıl Sınanan, Siyasetçinin Omurgasıdır

Resim
Siyaset, hafızanın en sert sınavlarından biridir. Verilen sözler, edilen yeminler, çizilen kırmızı çizgiler; hepsi bir gün geri dönüp siyasetçinin yakasına yapışır. Gürsel Tekin’in son altı ayda sergilediği dönüşüm, bu gerçeğin adeta ders kitabı niteliğinde bir örneği. Tekin, bir kez daha kendi sözlerini yutarak, CHP tabanında derin bir hayal kırıklığı ve öfke dalgası yaratmayı başardı. 22 Mart 2025’te, bir röportajında kayyum iddialarına karşı net bir duruş sergileyen Tekin, “Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili bunu kabul etmez. Devleti kuran partiye kayyum atanamaz. Milyonda bir bile ihtimal vermiyorum!” diyerek adeta göğsünü gere gere konuşmuştu.  Bu sözler, CHP’lilerin yüreğine su serpmiş, partinin iradesine sahip çıkıldığına dair umutları güçlendirmişti. Ancak, 2 Eylül 2025’te İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararıyla CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum olarak atanan Gürsel Tekin, bu sözleri bir çırpıda çöpe attı. Dahası, “Partinin abileri olarak görev yapacağı...

Türkiye’yi Krize Sürükleyen Sistem: Halkın Sorunları Çığ Gibi Büyüyor!

Resim
Türkiye uzun süredir " Partili Cumhurbaşkanlığ ı" sisteminden kaynaklı derin bir yönetim krizinin pençesinde. İktidar, ülkenin temel sorunlarını çözmek yerine günü kurtaran, popülist adımlarla gerçekleri perdelemeyi tercih ediyor. Ekonomi, her geçen gün vatandaşın sırtında daha büyük bir yük haline geliyor. Enflasyon durdurulamıyor, maaşlar eriyor, işsizlik rekor kırıyor. Gelir dağılımındaki uçurum, yoksulluk sınırında yaşayan milyonların hayatını dayanılmaz kılıyor. Gençler iş bulamıyor, umutlarını yurt dışında arıyor. Eğitim sistemi sürekli değişen sınavlar, yetersiz müfredat ve liyakatsiz atamalarla çıkmazda. Sağlık hizmetleri yoğunluk nedeniyle çökme noktasına geldi; hastalar günlerce randevu bulamıyor. Hukukun üstünlüğü ve adalet duygusu zedelenmiş durumda. Yargı bağımsızlığı tartışmalı, ifade özgürlüğü baskı altında. Toplumsal kutuplaşma derinleşiyor, muhalif sesler susturulmaya çalışılıyor. Göç yönetimi ise plansız ve kriz boyutunda. Milyonlarca mültec...

Manda Yoğurdundan Kanal İstanbul’a: İklim Krizinin Sessiz Alarmı!

Resim
İklim krizinin gölgesinde kalan büyük bir gerçek var: Türkiye’nin geleceğini tehdit eden devasa projeler, yalnızca ekonomiyi değil; binlerce yıllık kültürü, geleneksel gıdaları ve yaşamsal su kaynaklarını da yok oluşa sürüklüyor. Bu tehlikenin en çarpıcı örneği ise Anadolu’nun kadim zenginliklerinden biri olan manda yoğurdu. Cumhurbaşkanlığı Sarayı sofralarında dahi yer bulan manda yoğurdu, aslında iktidarın çevreye karşı duyarsızlığının sembolüne dönüşmüş durumda. Çünkü uzmanlar, iklim değişikliği nedeniyle artan kuraklık ve su kıtlığının manda yetiştiriciliğini bitirme noktasına getirdiğini, bu gidişle sofralardaki manda yoğurdunun tarihe karışabileceğini söylüyor. Kanal İstanbul: Bir Ekolojik Felaketin Eşiği İktidar ise bu uyarıları dikkate almak yerine, çevreye daha fazla yük bindirecek “mega projeler”e yöneliyor. Kanal İstanbul, bunun en bariz örneği. Uzmanlar bu proje hayata geçince yaşanacakları şöyle özetliyor: "Marmara Denizi’nin ekolojik dengesini bozacak, İs...