Eğitimin Kapısında Yıl Boyu Süren Barikat: Öğretmenler Gününde Acı Bir Tablo!

Bugün 24 Kasım. Öğretmenler Günü… Türkiye’nin dört bir yanında, öğretmenler çocukların yarınını kurmak için bir kez daha sınıf kapılarını aralıyor. Bu anlamlı günde, bizim için hem bir kutlama hem de derin bir muhasebe vakti. Çünkü Köy Enstitülerinin o ideali insanı özgür düşünen, üretken, eleştirel akılla topluma katkı veren bir nesil yetiştirme ideali hâlâ güncel. Ancak, günümüz Milli Eğitim politikasında bu idealin gölgede kaldığına dair kaygılar da büyüyor.

Bilime Dayalı Eğitim Umudu

Köy Enstitüleri, 20. yüzyıl başlarında Türkiye’nin en ücra köylerinde doğan bir eğitim sadece biçimi değildi, bir medeniyet projesiydi. Öğretmenleri yalnızca dersi anlatmakla kalmazdı; tarımı öğretir, kültürü taşır, toplumu dönüştürürdü. Onların başarısı, bilimin, pratiğin ve dayanışmanın birleşmesindeydi. 
Köy Enstitüsü idealinin tam da burada belirginleştiğinin altını çizmek istiyorum. Eğitim, salt bilgi aktarmak değil, “bilime dayanan bir gelecek” inşa etmektir.

Bilim mi, İdeoloji mi?

Ancak Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in liderliğinde eğitim politikalarında bilimsel eğitimin zayıfladığı gözlemleniyor. Eleştirmenler, sadece teknik altyap artışı ya da beceri odaklı program söylemlerinin ötesinde, 'ideolojik yönelimler bilimi gölgeliyor' uyarısında bulunuyor.

Protokoller ve Tarikatlarla Yakınlık

Daha önce Eğitim Reformu Girişimi ise, Bakan Tekin’e “çocuk merkezli, bilime dayalı eğitimde cemaatlere ve tarikatlara yer yoktur” diyerek sert tepki göstermişti. Bakan Tekin ise MEB bünyesindeki protokollerinin içinde dinî yapılanmalarla imzalanan anlaşmaların olduğunu itiraf etmiş ve bu protokollere devam edeceklerini belirtmişti. 
Bu durum, laik ve bilimsel eğitimi savunanlar için alarm verici. Çünkü bir eğitimin meşruiyeti salt altyap ya da beceri odaklı programlarla değil, akılcı, deneysel ve bilimsel temeller üzerine kurulduğunda uzun vadeli toplumsal fayda sağlar.

Yeni müfredat da eleştirilerin merkezinde. Tekin, yeni programı "çağın önerdiği eğitim felsefesiyle uyumlu, beceri odaklı ve dinamik" olarak tanımlıyor.  Ancak muhalefet partileri ve sendikalar, bu değişikliğin bilimsel özgürlükten uzak, daha çok “ulusal-manevi değer” vurgusunu barındıran bir yönelim taşıdığını savunuyor.  CHP Milletvekili Aliye Timisi Ersever de Tekin’i “bilimsel ve laik eğitimden hızla uzaklaşmakla” suçlamıştı.

Ulusal ve Uluslararası Uyarılar

Uluslararası gözlemciler de kaygılı. Bazı eleştiriler, yeni müfredatın bilimsel bilgiye değil, ideolojik değer aktarımına daha fazla vurgu yaptığı yönünde.  Bu, eğitim sisteminin bilimsel gelişim vadeden bir yapıdan ziyade “değer odaklı biçimlendirici” bir araç haline gelme tehlikesini gösteriyor.

Köy Enstitüsü Ruhu Geri Gelmeli

Tüm bu tablo ışığında, Öğretmenler Günü’nün kutlanması sadece bir teşekkür meselesi değildir. Bugün, Türkiye’nin Köy Enstitüsü mirasına, bilime, akla, eleştirel düşünmeye dayanan bir eğitim vizyonuna sahip çıkma günü olmalıdır. 

Neden mi? 

Köy Enstitülerinin idealist öğretmenleri gibi, bugünün öğretmenleri de bilimin ve düşüncenin bayraktarı olabilir.

Eğitim politikasının ideolojiye değil, kanıta ve akla dayanması, uzun vadeli toplumsal kalkınmanın anahtarı olduğunu unutmamalıyız.

Eğitim sistemimiz, Köy Enstitülerinin kurucularının hayalini yeniden kurmalı. İnsanı merkeze alan, üretken, özgür düşünen bir nesil yetiştirmelidir.

24 Kasım’da öğretmenlerimizi alkışlamak yeterli değildir. O alkış, aynı zamanda bir çağrıya, bir uyarıya dönüşmelidir: Eğitim sisteminin bilimsel temellerden kopmasına izin vermeyelim. Bakanlık politikasının ve müfredat değişikliklerinin, Köy Enstitülerinin aydınlanmacı ruhuyla yeniden değerlendirilmesi gerek.
Buradan Bakan Tekin'e seslenmek istiyorum: MEB önündeki yıl boyu süren polis barikatları, öğretmenlere verdiğinizi söylediğiniz değeri gölgeleyen bir görüntü oluşturuyor. Öğretmenler Günü’nde yapılan güzel sözler, öğretmenlerin bakanlık kapısına bile yaklaşamadığı bir ortamda inandırıcılığını yitiriyor. Gerçek saygı, barikatlarla değil, öğretmenlerin taleplerine kulak vermekle gösterilir.

Öğretmenlerimizin, yalnızca çocuklara değil, ülkenin geleceğine duydukları inançla yürüttükleri bu çok önemli görev, bilimsel ve laik bir eğitimle taçlandırılmalıdır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı

Meclis Kreşinde “Din Eğitimi” Tartışması: Aileler Ayakta!