Suçun Fotoğrafı: İktidarın Gölgesinde Çığlıklar Yükseliyor: Zeytinlikler ve Köylüler Direniyor!

Başkent sokakları, zeytin ağaçlarının fısıltısını, köylülerin çığlığını ve doğanın isyanını taşıyan, milyonların sesi olan bir avuç cesur köylünün dramına tanıklık ediyor.

Ankara'da soğuk beton zemine serilmiş battaniyeler, üzerine sinmiş umutsuzluğa rağmen dimdik duran pankartlar… “Havamıza, suyumuza, toprağımıza dokunma!” diye haykırıyor. Ama bu çığlık, vicdanları sağır, kulakları tıkalı bir iktidar duvarına çarpıp geri dönüyor.

İktidarın Sessizliği, Halkın Kanayan Yarası

Yıllardır süregelen, doğayı ve insanı hiçe sayan talan politikaları, bugün Ankara’nın göbeğinde en çıplak haliyle sergileniyor. Zeytinlikler sökülüyor, köyler boşaltılıyor, su kaynakları zehirleniyor. Tüm bunlar, sözüm ona “kalkınma” adı altında yürütülen, ancak aslında sadece bir avuç çıkar grubuna hizmet eden projeler uğruna yapılıyor. Ve bu onursuz tablo karşısında, iktidar koltuklarında keyif sürenler, halkın feryadını duymuyor, görmüyor, hissetmiyor.

Bu fotoğraf, sadece Ankara’da değil, ülkenin dört bir yanında kanayan bir yaranın, bir ihanetin simgesi olmalı. Kendi toprağını, ata yadigarı zeytin ağaçlarını korumak için sokağa dökülen bu insanlara sırt çevirmek, sadece doğaya değil, geleceğe ve insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.

Tarih Önünde Hesap Vakti Yaklaşıyor

İktidarın bu akıl almaz duyarsızlığı, köylülerin direncini kırmaya yetmeyecek. Aksine, her geçen gün büyüyen bu dram, sorumluların tarih önünde hesap vereceği günün habercisi niteliğinde. Bu utanç verici tabloya bir an önce son verilmelidir! Köylülerin sesi duyulmalı, zeytin ağaçları ve doğa acilen korunmalı.

Unutmayın, bu direnişin bedelini sadece zeytinlikleri talan edilen köylüler değil, hepimiz ödeyeceğiz. Nefes alacak havamız, içecek suyumuz, üzerinde yaşayacak toprağımız kalmayacak. Köylülerin iktidar ve ortaklarına seslendiği gibi: " Ey iktidar, artık uyan ve bu zulme dur de! Yoksa bu ülkenin vicdanı, sizi affetmeyecek!"