Sansür Değil Şeffaflık: TELE1’den Basın Ahlakına Örnek Davranış!
AKP iktidarı boyunca özgür basın sürekli hedef oldu. TELE1’e açılan son soruşturma, gazetecilerin adliye koridorlarında hesap vermek zorunda bırakılması, dünden bugüne süren baskı zincirinin yeni halkası oldu.
Türkiye’de demokrasi ve basın özgürlüğü, iktidarların gerçek sınavıdır. AKP’nin 2002’de iktidara gelişinden bu yana ise bu sınav, maalesef hep kötü notlarla sonuçlandı. TELE1’e açılan son soruşturma ve kanal yöneticilerinin adli kontrolle serbest bırakılması, aslında uzun yıllardır süregelen bir tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi: Özgür basına yönelik sistematik baskılar devam ediyor.
Dün: Gazeteler Kapatıldı, Gazeteciler Tutuklandı
AKP’nin ilk yıllarında, eleştirel gazeteler ve yazarlar hedef alınmaya başlandı. Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde, yüzlerce gazeteci terör suçlamalarıyla yargılanması hafızalardan silinmedi.
2015’deki darbe girişiminin ardından ise tablo daha da ağırlaştı. Yüzlerce medya kuruluşu KHK’larla kapatıldı. Farklı kesimlerden yayın organları bir gecede susturuldu. Yüzlerce gazeteci “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla gözaltına alındı ya da sürgüne gitmek zorunda kaldı.
Bugün: Yeni Hedef Bağımsız Kanallar
Bugün gelinen noktada, baskılar biçim değiştirerek devam ediyor. RTÜK eliyle verilen ağır para cezaları, ekran karartmalar, ilan ambargoları ve soruşturmalar, iktidarın “yumuşak sansür” yöntemleri olarak karşımıza çıkıyor. TELE1, Halk TV, BirGün, Cumhuriyet, Sözcü gibi bağımsız medya kuruluşları, neredeyse her gün iktidarın “hedef tahtasında.
TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, program moderatörü Musa Özuğurlu ve Programlar Müdürü İhsan Demir’in polis eşliğinde adliyeye götürülmesi, aslında basın özgürlüğü adına karanlık bir tabloyu yeniden teyit etti.
Yarın: Hukukun Üstünlüğü Olmadan Demokrasi Olmaz
Unutulmamalıdır ki, basın özgürlüğü sadece gazetecilerin değil, toplumun da hakkıdır. Gerçekleri öğrenme, iktidarı sorgulama ve yanlışları dile getirme hakkı demokrasinin temelidir.
AKP iktidarı, eleştirel medyayı susturarak, aslında kendi siyasi meşruiyetini zedelemektedir. Çünkü basın özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasi olmaz, halkın sesi kısılır ve geriye sadece iktidarın propaganda aygıtı kalır.
Bugün TELE1’in yaşadığı baskılar, dünden bugüne değişmeyen gerçeği bir kez daha hatırlatıyor: Türkiye’de özgür basın, hukuk içinde mücadele ederek ayakta kalmaya çalışıyor. Ancak gerçek demokrasi için bu mücadele, sadece gazetecilerin değil, toplumun tamamının sorumluluğudur.
Tele1 Yönetiminden Örnek Davranış
Öte yandan TELE1 yönetimi, RTÜK’ün ya da iktidar mensuplarının fark etmesinden önce, kurum çalışanlarının sehven yaptığı bir “KJ hatasını” bizzat görerek kamuoyundan kurumsal bir özür yayınladı. Bu tutum, Türk basın tarihinde az rastlanır bir sorumluluk örneği olarak kayda geçti. Öyle ki, bu davranış ileride İletişim Fakültelerinde ders kitaplarına girecek bir basın etiği duruşu olarak hatırlanacak.
Yorumlar
Yorum Gönder