Sandık Var Ama 12 Eylül İzleri Sürmekte


Tarihine kara bir leke olarak geçen 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen, Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti ve özgürlükler tartışmaları gündemin merkezinden düşmüyor. Son dönemde yaşanan gelişmeler ise, "sivil otoriterlik" kavramının ne kadar geçerli olduğunu yeniden sorgulatıyor.

1980 darbesinde siyasi partiler kapatılmış, liderler gözaltına alınmıştı. Bugün ise doğrudan parti kapatmaları yerine, bazı muhalif belediye başkanlarının görevden alınması ve yerlerine kayyum atanması, muhalefet liderlerinin yargı süreçleriyle siyaset dışına itilmesi eleştiriliyor. Hukukçulara göre bu uygulamalar, demokratik temsil hakkının zayıflamasına ve siyasal rekabetin daralmasına yol açıyor.

Yargının Bağımsızlığı ve Anayasa Tartışmaları

Darbe döneminde anayasa askıya alınmış, yeni bir anayasa yapılmıştı. Bugün anayasa hâlâ yürürlükte olsa da, yüksek yargı kararlarının uygulanmaması veya geciktirilmesi “anayasal düzenin fiilen zedelenmesi” olarak yorumlanıyor. Uzmanlar, hukukun üstünlüğünün demokratik rejimin temel taşı olduğunu ve yargıya güvenin yeniden tesis edilmesi gerektiğini vurguluyor.

Özgürlükler ve Toplumsal Alan

1980 sonrası dönemde toplumsal alan büyük ölçüde baskı altına alınmıştı. Günümüzde ise işkence ve idamlar olmasa da, protesto gösterilerine izin verilmemesi, bazı eylemlerin yasaklanması, medya üzerindeki denetimin artması, bağımsız yayın yapan TV'lerin RTÜK'ü kullanarak karartılması, ve sosyal medyaya getirilen kısıtlamalar demokratik katılımı sınırlayan gelişmeler olarak değerlendiriliyor.

Ekonomik Çöküş ve Otoriterleşme Riski

12 Eylül sonrası ekonomik yaşamında emek aleyhine büyük dönüşümler yaşanmıştı. Bugün de o yıllardan daha yüksek enflasyon, işsizlik ve hayat pahalılığı, toplumdaki memnuniyetsizliği artırıyor. Bazı uzmanlar bu ekonomik çöküşün, otoriter eğilimlerin meşrulaştırılması için bir zemin oluşturabileceği uyarısında bulunuyor.

Demokrasinin Geleceği

Türkiye bugün sivil bir yönetimle idare ediliyor, ancak siyaset bilimciler sivil bir "otoriterlik” kavramına dikkat çekiyor. Seçimli demokrasiye rağmen, muhalefetin baskı altında tutulması, yargı bağımsızlığının zayıflaması ve ifade özgürlüğünün daralması, bu seçimli demokrasi dahil demokrasiyi riske ediyor.

Türkiye bugün resmi olarak sivil bir yönetimle idare ediliyor ancak 12 Eylül darbe izlerinin hala sürdüğünü belirten siyaset bilimciler, “sivil otoriterlik” tehlikesine dikkat çekiyor ve "Seçimlerin yapılması tek başına demokrasinin sağlıklı işlediğini göstermez; önemli olan seçimlerin ötesinde, muhalefetin özgürce faaliyet gösterebilmesi, yargının bağımsız ve tarafsız kalabilmesi ve ifade özgürlüğünün korunabilmesidir"  şeklinde eleştirel yorumlar yapıyor.

Son dönemde CHP'nin öncülüğünde şekillenen muhalefete karşı, devlet organları eliyle  yürütülen operasyonlar, seçimli demokrasinin de tehlike içine girdiği yönünde tartışmaları alevlendiriyor. Bu tablo, uzun vadede toplumsal güveni zedeleyebileceği, hukuk devleti ilkesini ve vatandaşların temel haklarını erozyona uğratabileceğine dikkat çekiliyor.

Politika üzerinde araştırma yapan akademisyenler ise iktidar, demokratik kurumların işlevselliğini güçlendirmek ve eleştiriye tahammül göstermek konusunda adım atmaktan kaçınırsa, sivil otoriterliğin tehlikeli sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulunuyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı