Laikliğin Kalesinde ''Sinsi Başkaldırı'': İstanbul Hukuk'ta Cuma Tatili Kararı ve İktidarın Gölgesi!!
Cumhuriyet'in en köklü kurumlarından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin yeni ders programında cuma gününün neredeyse tamamen tatil ilan edilmesi, eğitim çevrelerinde büyük bir infiale yol açtı.
İktidarın üniversiteler üzerindeki baskısının ve tarikatların taleplerine teslimiyetin son somut örneği olarak görülen bu karar, laik hukuk devleti ilkesine "sinsi bir başkaldırı" olarak nitelendiriliyor.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin 2025-2026 Güz Dönemi ders programında, geçmiş yılların aksine cuma günleri tüm sınıflar için yüz yüze derslere yer verilmemesi dikkat çekti. Tek istisna olarak, birinci sınıflara konulan Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinin de çevrimiçi (uzaktan) olarak yapılması kararı, eleştirilerin odağı haline geldi.
'Bilime Değil Gericiliğe Hizmet'
Eğitim sendikaları ve akademisyenler, bu kararın ardında yatan asıl nedenin akademik planlama değil, siyasi iktidarın sırtını sıvazladığı tarikat ve gerici çevrelerin talepleri olduğunu açıkça ifade ediyor.
Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, bu durumu "Bilimin değil, tarikatların ve gerici çevrelerin taleplerine göre şekillendirilmiş bir tablo" olarak değerlendirirken, Cumhuriyet'in amiral gemisi olarak görülen Hukuk Fakültesi'nin bu hale getirilmesini "bilime değil, gericiliğe hizmet" olarak nitelendirdi.
Atatürk Dersi Değersizleştiriliyor: 'Yüz Yüze Gelmeye Gerek Yok'
Eleştirilerin en sertleştiği nokta ise, programdaki tek ders olan Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinin çevrimiçi yapılması kararı oldu. Uzmanlar, bu düzenlemenin "Atatürk ve devrimler dersine yüz yüze gelmenize gerek yok" mesajı verdiğini ve dersin değersizleştirilmesinin açık bir göstergesi olduğunu belirtiyor.
Prof. Dr. Nur Serter, Sözcü'deki yazısında, cuma gününe yüklenen dinsel anlamın, laik hukuk devletinde sessizce uygulamaya sokularak gizlice tatil ilan edilmesinin, sinsi bir başkaldırının işareti olduğunu vurguladı. Serter, bu uygulamanın Yükseköğretimin bir hastalıkla yüzyüze olduğunu gösterdiğini ifade ederek, laikliği saptıranlara karşı Türk aydınlarına 'dur' deme görevi düştüğünü belirtti.
Siyasi İktidarın Üniversite Teslimiyeti
Bu kararın, sadece bir akademik takvim düzenlemesi olmanın ötesinde, siyasi iktidarın üniversitelerin özerkliğini adım adım yok etme stratejisinin bir parçası olduğu düşünülüyor. Hukukun üstünlüğünü ve laikliği öğretmesi gereken bir fakültenin, ders programını dini gerekçelerle dizayn etmesi, doğrudan cumhuriyete, hukuka ve bilime yönelmiş bir saldırı olarak yorumlanıyor.
Karar, Türkiye'deki üniversitelerin laiklik, özgürlük ve demokratik işleyiş ilkelerinden uzaklaştırılarak, yavaş yavaş siyasi iktidarın arka bahçesine dönüştürüldüğünün en çarpıcı kanıtı. İktidarın, toplumsal yaşamı dini referanslara göre şekillendirme çabasının artık üniversite koridorlarına kadar sirayet ettiğini gösteren bu adım, eğitim sistemindeki yozlaşmanın ve teslimiyetin derinleştiğini gözler önüne seriyor.
İstanbul Üniversitesi yönetiminin, bu tepkilere karşı henüz resmi bir açıklama yapmaması, iddiaları güçlendirirken, Eğitim-İş sendikası ders planına ilişkin detaylı raporu Yükseköğretim Kurulu'na (YÖK) sunmaya hazırlanıyor. Türkiye'nin aydınlık geleceğinin teminatı olan üniversitelerdeki bu gerici uygulamaların akıbeti, kamuoyunun merakla beklediği bir konu olmaya devam ediyor.
Siyaset kulislerinde ise; Osmanlı'dan günümüze gerici zihniyetin her zaman baş kaldırdığını ancak her seferinde kaybettiği hatırlatılıyor. "Bilim ve teknoloji ile gelişen dünyada gerici, Orta çağ zihniyetinin artık yeri yoktur" şeklinde yorumlar yapılıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder