Demokrasiye Kayyum Darbesi: CHP'ye Yönelik Operasyon ve İktidarın Sandık Korkusu!
Türkiye, bir kez daha demokrasi ve hukuk arasında sıkışıp kalmış bir dönemeçten geçiyor. İktidarın, CHP'ye yönelik yargısal bir müdahale olduğu iddia edilen hamlesi, sadece bir partinin iç işleri meselesi değil, Türkiye’deki çok partili sistemin ve milli iradenin bizzat kendisine bir saldırı olarak yorumlanıyor.
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) çelişkili kararları ve bir asliye hukuk mahkemesinin partinin il yönetimini görevden alıp kayyum ataması, iktidarın muhalefeti siyasi ve hukuki yöntemlerle dizayn etme çabasının en somut kanıtı olarak tarihe geçiyor.
Kayyum Ataması: Yargının
Siyasallaştığı O An
Siyaset Bilimci ve Anayasa Hukukçuları: Bir siyasi partinin yönetiminin, bir asliye hukuk mahkemesi kararıyla değiştirilmesi, Türk hukuk sisteminde eşi benzeri görülmemiş bir skandaldır. Seçim yasası ve siyasi partiler kanunu, partilerin kongre ve kurultay süreçlerini müstakil ve bağımsız bir yapı olan YSK’nın denetimine bırakır. Bu yasal çerçeve, siyasi partileri yürütmenin veya yargının keyfi müdahalelerinden korumak için tasarlanmıştır.
Ancak, İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, yetkisini aşarak bir siyasi parti yönetimini görevden alması, hukukun siyasete nasıl alet edildiğini gözler önüne seriyor. Hukuk otoritelerinin de vurguladığı gibi, bu karar tam bir kanunsuzluk örneğidir. İktidarın, seçimle elde edemediği gücü yargı eliyle elde etme girişiminin en bariz göstergesidir. Bir partiye yönetici atayan bir devlet, artık çok partili demokratik bir ülke değildir; vesayetçi bir otoriter rejimdir." görüşünü paylaşıyor.
YSK’nın Çelişkili Tutumu: Güven Kaybı ve Hukuki İntihar
Hukukçular: Bu hukuksuzluğun en çarpıcı yüzü ise YSK'nın duruşudur. YSK, bir yandan CHP’nin ilçe kongrelerinin devamına onay verirken, diğer yandan il yönetimine kayyum atanması kararını onaylaması için yapılan itirazı reddediyor. Bu çelişki, YSK'nın bağımsızlık ilkesini bir kenara bıraktığını ve siyasi baskılar altında karar aldığını gösteriyor. YSK, daha önceki içtihatlarında siyasi parti içi süreçlere müdahale edilemeyeceğini defalarca vurgulamışken, şimdi bu ilkeyi kendi eliyle çiğniyor. YSK, bu kararıyla sadece CHP’ye değil, kendisine olan güveni de yerle bir ediyor."
CHP’nin Demokrasi Direnişi ve Halkın İradesi
İktidarın bu operasyonuna karşı CHP, kararlı bir duruş sergiliyor. Parti, 21 Eylül'de gerçekleştireceği Kurultay'dan geri adım atmayacağını ilan ediyor. 1100 delegeden 900'ünün Kurultay için imza vermesi, partinin tabanının ve delegelerinin bu haksız müdahaleye karşı nasıl kenetlendiğini gösteriyor. Bu süreç, CHP'nin kendi iç demokrasisine olan bağlılığının bir kanıtı olduğu kadar, halkın iradesini savunma mücadelesinin de bir sembolüdür.
CHP’nin Kurultayı, sadece bir genel başkan ve yönetim seçmekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye'de hukukun ve demokrasinin ayaklar altına alınmasına karşı duruşun bir manifestosu olacaktır. Kayyum atansa bile, seçilmiş delegelerin iradesiyle yeni bir yönetim belirleme kararlılığı, bu siyasi oyunu bozmaya yönelik net bir mesaj olarak değerlendiriliyor.
Sandık Korkusunun Vahim Sonuçları
İktidarın bu kayyum hamlesi, açıkça bir sandık korkusunun yansımasıdır. İstanbul gibi stratejik bir şehirde artan muhalif rüzgarı dindirmek ve CHP’nin yükselişini engellemek için, hukuk dışı yollara başvuruluyor. İktidar, sandıkta kazanamayacağını anladığı noktada yargıyı bir sopa olarak kullanıyor ve muhalefeti içeriden çökertmeye çalışıyor. Ancak bu tür müdahaleler, halkın iradesine duyulan saygısızlığı ve demokrasiye olan inancın ne kadar zedelendiğini ortaya koyuyor.
Türkiye’nin geleceği, sandıktan çıkan sonuca değil, hukuk devleti ilkelerine bağlı kalmaya, yargı bağımsızlığını korumaya ve partilerin kendi iç işlerini özgürce yürütmesine bağlıdır. İktidar, kayyum atamaları ve yargısal müdahalelerle bu temel taşları birer birer yıkarken, halkın vicdanında da derin yaralar açıyor. Bu yara, ilk sandıkta iktidara en güçlü cevabın verilmesiyle belki de bir nebze olsun iyileşebilir. Unutulmamalıdır ki, demokrasi, sandıkla başlar ama sadece sandıkla bitmez; hukukun üstünlüğü ve adil bir yargı ile de korunur. İktidarın bu operasyonu, bu basit gerçeği bir kez daha gözler önüne seriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder