Siyasette Tehdit, Hukuk ve İhanet Üçgeni!!!
Türk siyaseti, son dönemde yaşanan skandallar ve siyasi manevralarla adeta sarsılıyor. Muhalefet partilerinden, özellikle CHP'li kadın siyasetçi Çerçioğlu'nun parti değiştirme iddiaları, akıllara 6'lı masanın dağılmasına neden olan Meral Akşener ve Gelecek Partisi'nden AKP'ye geçen Serap Yazıcı Özbudun'u akıllara getirdi. Bu durum siyasi kulislere yansıdı. İktidar partisi AKP'nin bu süreçteki rolü, siyasetin arka odalarında dönen oyunları gözler önüne serdiği konuşuluyor. Bu süreçte, iktidarın özellikle muhalif belediyeler üzerindeki baskısı ve yargı süreçlerini bir araç olarak kullanması, siyasi manevraların sadece ideolojik farklılıklar olmadığını, aynı zamanda kişisel ve kurumsal tehditlerle de şekillendiği ifade ediliyor.
Aydın'dan Gelen iddialar şöyle:
Tehdit iddiaları Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, "Topuklu Efe" lakabıyla tanınan ve uzun yıllardır CHP'nin kalesi olarak bilinen Aydın'da belediye başkanlığı yapan bir isim. Ancak son zamanlarda, Çerçioğlu'nun CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile yaşadığı gerilim ve hakkında ortaya atılan yolsuzluk iddiaları, siyasetin koridorlarında "AKP'ye geçiş" söylentilerini güçlendirdi.
Peki, bu söylentilerin arkasında ne var? Kulislerde konuşulanlar, Çerçioğlu'nun, siyasi kariyerini korumak ve yargı süreçlerinden kurtulmak için AKP ile bir tür uzlaşma arayışında olduğunu işaret ediyor. İktidarın, özellikle CHP'li belediyelere yönelik yargı süreçlerini bir baskı aracı olarak kullanması, Çerçioğlu'nun yaşadığı baskıları daha anlaşılır kılıyor.
Çerçioğlu’nun, bir zamanlar büyük eleştiriler yönelttiği eski Başbakan Binali Yıldırım ile görüşmeler yaptığı iddiası da bu baskı ve uzlaşma senaryosunu desteklediği yorumları yapılıyor.
CHP içindeki gerilimler de bu durumu körüklüyor. Örneğin, Özgür Özel'in Kuşadası ve Didim ziyaretlerinde Çerçioğlu'nun davetini geri çevirmesi ve Çerçioğlu'nun tepki olarak CHP'nin İzmir mitingine alternatif bir etkinlik düzenlemesi, parti içindeki çatlağın ne kadar derinleştiğini gösteriyor.
Bu iddialar, "seçimle gelen, tehditle gider mi?" sorusunu akıllara getiriyor. Eğer iddialar doğruysa, Çerçioğlu'nun yaşadıkları, iktidarın muhalefeti bölmek ve zayıflatmak için kullandığı stratejilerin bir yansıması olabileceği ifade ediliyor.
Meral Akşener ve 6'lı Masanın Gizemli Sonu
İYİ Parti'nin eski genel başkanı Meral Akşener, 2023 seçimleri öncesinde 6'lı masadan kalkarak ittifakı dağıtmasıyla siyasi gündeme bomba gibi düşmüştü. Bu hamle, birçok seçmen tarafından "siyasi ihanet" olarak yorumlanmış ve kulislerde Akşener'in kişisel siyasi hesaplarının bu kararda etkili olduğu konuşulmuştu.
Ancak, daha çarpıcı olan iddialar, Akşener'in AKP'ye geçeceği ve hatta bir Cumhurbaşkanı Yardımcılığı pozisyonu alacağı yönündeydi. Bir dönem AKP'yi sert bir dille eleştiren Akşener'in, bu sözlerinin ardından iktidara yakınlaşması, parti tabanında büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Akşener'in bu hamlesi, iktidarın muhalefeti zayıflatma ve kendi yanına çekme stratejisinin bir örneği olarak değerlendiriliyor. Siyasette ki bu gelişmeler; iktidarın, muhalefet partileri arasında bir güvensizlik ortamı yaratarak, yeni ittifakların kurulmasını zorlaştırma amacı güttüğü şeklinde değerlendiriliyor.
Serap Yazıcı Özbudun: Oy Uğruna Parti Değişimi
Gelecek Partisi'nden milletvekili olan Anayasa Profesörü Serap Yazıcı Özbudun'un hikayesi ise, siyasi ahlak tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Özbudun, Millet İttifakı'nın bir parçası olarak CHP oylarıyla meclise girdikten sonra AKP'ye katıldı. Bu durum, seçmenlerin oylarına ve ittifak ruhuna karşı bir "vefasızlık" olarak algılandı.
Özbudun'un bu kararı, iktidarın muhalefet partilerinden devşirdiği isimlerle güç kazanma stratejisini bir kez daha gözler önüne serdi.
Kulislerde, bu geçişin Özbudun'un siyasetin sadece ideolojik duruşlarla değil, aynı zamanda kişisel çıkarlar ve iktidarın sunduğu fırsatlarla da şekillendiğini gösteriyor.
İktidarın Gölgesinde Yükselen Siyaset
Bu üç kadın siyasetçinin duruş ve tutumları, iktidarın muhalefeti bölmek ve kendi saflarına çekmek için kullandığı baskı ve tehdit mekanizmalarını somutlaştırıyor. Özellikle CHP'li belediyeler üzerindeki yargı ve denetim baskıları, iktidarın siyasi rakiplerini zayıflatmak için kullandığı araçların başında geliyor.
Siyasetin bu kirli yüzü, seçmenlerde derin bir güven krizine yol açıyor. Bu güven krizi, sadece parti liderlerine değil, aynı zamanda siyaset kurumunun kendisine olan inancı da sarsıyor. Halk, "seçimle gelip tehditle gidenler" ve "oyları bir partiye verip başka bir partide siyaset yapanlar" karşısında çaresiz kalıyor.
Siyaset kulislerinde ki genel kanı ise yaşananların iktidar partisine değil, oyları her gün yükselen ana muhalefet partisi CHP'ye yarayacağı görüşünde.
Bu çirkin ve karmaşık tablo, Türk siyasetinin geleceği için önemli soruları gündeme getiriyor. Siyaset, makam ve mevki savaşlarının gölgesinde mi kalacak, yoksa ilke odaklı bir yeniden yapılanma mümkün olacak mı? Ve en önemlisi, bu siyasi oyunlar karşısında, seçmenlerin güveni nasıl yeniden inşa edilecek? sorusu dillendiriliyor. Siyasette tehdit, hukuk, ihanet üçgeni, şantaj ve akçeli oyunlarla kirli transfer ilişkilerinden oluşan borsayı engelleyecek yeni bir hukuki düzenleme yapılmadan bu kara ilişkiler düzeninin değişmeyeceği de konuşulanlar arasında yer alıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder