Boykot Dalgası İktidarın Medya ve Ekonomi Politikalarına Tepkiye Dönüştü: "Tüketmeyeceğiz, Susmayacağız"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in çağrısıyla başlayan boykot hareketi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası sessiz kalan medya kuruluşları ve iktidara yakın şirketlere yönelik bir ekonomik direnişe evrildi.
Gençlerin sosyal medyada öncülük ettiği hareket, yalnızca bir siyasi protesto değil, aynı zamanda "sosyal adaletsizlik" ve "ekonomik kriz" öfkesinin de yansıması olarak büyüyor. Peki iktidar, bu kitlesel tepkiyi neden "ekonomiyi sabote etme" olarak nitelendiriyor?
"Bizi Görmeyeni Görmeyeceğiz": Medyanın Sessizliği ve İktidarın Çifte Standardı
TRT, A Haber, CNN Türk gibi kamu ve iktidar yanlısı medya kuruluşları, Saraçhane’deki kitlesel protestoları neredeyse hiç haberleştirmedi. Oysa aynı kanallar, geçmişte iktidar yanlısı gösterileri canlı yayınlarla verirken, bu "görmezden gelme" politikası, medyadaki sansür tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Bir genç aktivist, "Medya, iktidarın propaganda aracına dönüştürüldü. Haber alma özgürlüğü yok sayılıyor!" derken, İktidarın Cevabı: "Bu yayınlar terör propagandası değildir, editöryel bir tercihtir." diyor. Bu açıklama ise siyaset kulislerinde; RTÜK Başkanı’nın eski açıklamalarıyla çelişen bir argüman olarak değerlendiriliyor.
Gençler Neden Öfkeli? Ekonomik Baskılar ve Gezi Ruhunun Yeniden Doğuşu
Üniversiteli gençlerin boykota kitlesel katılımı dikkat çekici. Sosyal medyada #Tüketmiyorum ve #SusmaPlatformu etiketleriyle örgütlenen hareket, şu mesajı veriyor:
"İşsizlik, pahalılık ve siyasi baskılar bıktırdı. Artık tüketim gücümüzle tepki veriyoruz!"
Gezi Paraleli: 2013’teki park savunması gibi, bu hareket de kendiliğinden genişliyor. İktidarın "marjinal gruplar" nitelemesi ise gençler arasında tepkiyle karşılanıyor:
"2013’te de ‘çapulcu’ demişlerdi. Şimdi boykotçuyuz!" (X’te viral olan bir paylaşım.)
Hedefteki Şirketler, İktidarla Bağlantılar ve "Korkan Markalar"
Boykot listesindeki şirketlerin ortak özelliği, iktidara yakın holdinglere ait olmaları veya devlet ihalelerinden pay almaları: Demirören ve Turkuvaz Medya, AKP’nin medya kanadı olarak anılıyor.
Gelinen noktada Ülker ve Doğuş Grubu tedirgin olmuşa benziyor.
Yine sosyal medyada: İktidar, "ekonomiyi sabote etmek" suçlaması yaparken, kendi yandaş şirketlerini neden korumaya alıyor?" sorusu dillendiriliyor.
Dijital Baskı ve "Boykotyap.com"Engeli
Sansürün Perde Arkası
CHP’nin boykot sitesine erişim engeli, iktidarın dijital iletişimi kontrol çabasını gösteriyor. Ancak gençler, VPN ve alternatif alan adlarıyla engelleri aşıyor.
İronik
Hükümet, "terörle mücadele" adı altında internet özgürlüğünü kısıtlarken, boykotun yayılmasını durduramıyor.
"Ekonomik Sabotaj" mı, Haklı Tepki mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın boykotu "ekonomik sabotaj" olarak nitelemesine karşılık, ekonomistler şu yorumu yapıyor: "Halkın tüketim tercihini baskılamak, serbest piyasa ilkelerine aykırı. Eğer şirketler tarafsız olsaydı, bu tepki doğmazdı" diyor.
Sonuç olarak "Tüketimimizle oyumuzu kullanıyoruz. Artık korkmuyoruz!" diyen ve boykota katılan bir üniversite öğrencisinin paylaşımı her şeyi gözler önüne seriyor. Gelinen nokta artık yalnızca bir siyasi parti çağrısı değil; ekonomik adaletsizliğe, medya manipülasyonuna ve gençlerin gelecek kaygısına dönüşen kitlesel bir başkaldırı. İktidar ve siyasi ortaklarının "yasadışı" suçlamaları ise, öfkenin daha da büyümesine neden oluyor.
Yorumlar
Yorum Gönder