CHP'li Tan'dan Çok Çarpıcı Suriye Raporu!

CHP İstanbul Milletvekili ve Eski Büyükelçi Namık Tan Suriye'deki gelişmelerle ilgili konuşma niteliğinde hazırladığı raporun da Suriye’deki değişimi analiz etti.

CHP'li Tan'ın hazırladığı raporun içeriğindeki ana başlıklar ise şöyle:
Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Esad Rejiminin Yıkılışı
Raporda, İdlip merkezli HTŞ, Ahmet el Şara (Ebu Muhammed Colanî) liderliğinde, 12 gün gibi kısa bir sürede ve önemli bir direnişle karşılaşmadan Esad rejimini devirdiği bilgisine yer verilmiş.
Türkiye’nin Rolü ve Politikası
Türkiye, HTŞ ile doğrudan emir-komuta ilişkisi içinde olmamakla birlikte, dolaylı olarak destek veren ülkelerden biri olduğu belirtiliyor ve Türkiye’nin Suriye’deki rolü, Astana Süreci çerçevesinde Rusya ve İran ile diplomatik dengeleri gözeterek şekillendiği ifade ediliyor. Erdoğan yönetiminin dış politikası eleştirilse de Türkiye’nin bölgesel gücünün değişmez bir gerçek olduğu vurgulanıyor.
Suriyeli Sığınmacılar 
Esad’ın devrilmesiyle, Türkiye’de yaşayan 5 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacının geri dönüş gerekçesinin ortaya çıktığına işaret edilen raporda, Erdoğan ve AKP'nin yanlış politikaları nedeniyle bu yükü taşıdığını ve bu konuda çözüm üretmekle yükümlü olduğu vurgulanıyor.
İsrail ve Jeopolitik Kazanımlar
İsrail, Suriye’deki İran ve Hizbullah varlığını tahrip ederek önemli jeopolitik kazanımlar elde ettiği belirtilen yazıda, Golan Tepeleri'ndeki kontrolünü genişlettiği, bu durumun, İsrail’in güvenlik stratejisinin bir parçası ve ABD’de Trump’ın yeniden başkan olmasıyla örtüştüğü kaydediliyor. 
Rusya ve İran’ın Kaybı
Tan, "Rusya, Ukrayna’daki savaş nedeniyle zayıflamış ve Suriye’deki askeri kapasitesini kaybetmiştir. İran da İsrail’in hedef alması sonucu Suriye’de gerilemiştir. Bu iki ülkenin geri çekilmesi, Suriye’nin jeopolitik sahnesinde bir boşluk yaratmıştır" ifadelerine yer veriyor.
Yeni Durum ve CHP’nin Tutumu
CHP'nin Suriye politikasında AKP’nin başarısızlığına vurgu yaparak kendi bağımsız söylemini oluşturması gerektiğini söyleyen  Namık Tan şu bilgileri paylaşıyor:
"Özellikle sığınmacı sorununu çözme ve Türkiye’nin çıkarlarını temkinli bir politikayla koruma vurgusu öne çıkmaktadır. Suriye’deki bu yeni durum, bölgesel güç dengelerini yeniden şekillendirmiş, Türkiye’ye fırsatlar ve sınamalar sunmuştur. CHP, bu çerçevede aktif bir söylem ve politika geliştirmenin önemini vurgulamaktadır.
HTŞ, başlangıçta El Kaide'ye bağlı El Nusra Cephesi olarak ortaya çıkmış, ancak zamanla El Kaide'den de koparak kendi varlığını sürdürmüştür. HTŞ, özellikle Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de etkili olmuş ve bölgede kontrolü elinde tutmuştur.
HTŞ, bazı devletler ve uluslararası kuruluşlar tarafından terör örgütü olarak tanımlanmaktadır. Örneğin: ABD Dışişleri Bakanlığı HTŞ'yi terör örgütleri listesine almıştır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), HTŞ'yi El Kaide'nin bir uzantısı olarak değerlendirmekte ve benzer bir sınıflandırma yapmaktadır.
Türkiye ise HTŞ'yi resmi olarak terör örgütü olarak tanımış ve bunu çeşitli platformlarda dile getirmiştir. Ancak HTŞ'nin son dönemde pragmatik bir tutum sergileyerek ideolojik söylemden uzaklaşmaya çalıştığı gözlemlenmektedir.
Bu süreçte HTŞ, cihatçı kökenine rağmen bölgesel kontrolü koruma ve uluslararası aktörlerle ilişkilerde daha esnek davranma stratejisi izlemektedir. Fakat geçmişteki kökeni ve bazı bağlantıları nedeniyle hâlâ pek çok ülke tarafından terör örgütü olarak görülmeye devam etmektedir."

Türkiye'nin dış politikasının bölgesel güvenlik konularında bir perspektif sunduğunu kaydeden CHP'li Tan, hazırladığı metinde, Suriye'deki durum, ABD'nin ve diğer güçlerin bölgedeki varlığı, PKK/YPG konusundaki tehdit algısı, Türkiye'nin ulusal güvenlik öncelikleri ve bölgesel dengelerle ilgili detaylı bilgilere yer veriyor.
YPG'nin ABD açısından işlevi konusuna da değinen Tan şu bilgileri paylaşıyor:
ABD, YPG ile olan işbirliğini IŞİD'in geri dönmesini engellemek ve İran'ın Suriye-Lübnan hattındaki lojistik desteğini kesmek için sürdürdüğünü, ancak İran'ın bölgedeki etkisinin de azaldığı belirtiliyor 
ABD'nin Suriye'deki askeri varlığı
Büyükelçi Tan, Fırat'ın doğusunda ABD özel kuvvetlerinin gaz ve petrol sahalarında konuşlandığı, bu kaynakların Esad rejimine karşı bir pazarlık unsuru olarak tutulduğunu belirtirken, bu gerekçelerin geçerliliğinin de sorgulandığını kaydediyor.
Türkiye'nin tehdit algısı
Yazıda, Türkiye'nin, PKK/YPG terör örgütü tehdidinin ötesinde, ABD'nin Irak ve Suriye'deki askeri varlığını bir "beka" tehdidi olarak gördüğü vurgulanıyor ve Türkiye'nin, bölgesel olayları sadece "Ankara merkezli" okumasının hatalı bir yaklaşım olacağı uyarısı yapılıyor.
İsrail ve bölgedeki dinamikler
İsrail'in PKK'ya doğrudan destek verecek kadar "akılsız" olmadığı belirtilirken, İsrail'de aşırı sağ hükümetin politikalarının da ülkeyi zorladığına dikkat çekiliyor.
Suriye'nin iç dinamikleri
YPG/PYD lider kadrolarının Suriye Kürtlerinden olduğu, dolayısıyla bu grupların "dışardan gelen maşalar" olarak görülmemesi gerektiği vurgulanan metinde, Türkiye'nin Suriye politikasının tutarsız olduğu ifade ediliyor.
Türkiye iç siyaseti
DEM (HDP) partisinin Kürt sorununda çelişkili söylemleri, AKP'nin DEM'i muhalefetten koparmaya çalıştığını, CHP için ise Kürt sorunu konusunda somut çözüm önerileri sunmanın ve DEM seçmenine doğrudan hitap etmenin önemine dikkat çekiliyor.
Cumhuriyet’in dış politika mirası
Atatürk'ün dış politika ilkelerine ve Lozan-Montrö gibi temellere dayanarak, Türkiye'nin emperyalist projelerden bağımsız bir yol izlemesi gerektiğinin altı çizilen yazıda, Türkiye'nin bölünme tehlikesi altında olduğu söylemlerinin de abartılı ve yersiz olduğu ifade ediliyor.
Suriye’nin geleceği
Raporda İran, Rusya, ABD ve İsrail'in bölgeden çekilmesinin Türkiye için faydalı olacağı, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğinin önemine vurgu yapılıyor.
"Büyük Türkiye" vizyonu
CHP'li Tan, iktidara, Türkiye’nin demokratik, laik, özgürlükçü, ekonomik olarak güçlü ve batı ile barışık bir "Büyük Türkiye" anlatısını benimsemesi gerektiği çağrısında bulunuyor.

İktidara, dış politikada akılcı, realist bir yaklaşım öneren Tan, hazırladığı yazısının sonunda, Türkiye'nin iç dinamiklerinde daha kapsayıcı, çözüm odaklı bir politika izlemesi gerektiğini ifade ediyor ve bu tür söylemlerin Cumhuriyet Halk Partisi’nin ulusal ve uluslararası vizyonunu netleştirmek adına önemli bir çerçeve oluşturacağını savunuyor.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı