DEM Parti'den kayyım atamalarının kaldırılarak Belediye başkanlarının görevlerine iade edilmesi için yasa teklifi

DEM Parti Gurup Başkanvekilleri Sezai Temelli ve Gülistan Kılıç Koçyiğit, Anayasaya aykırı olarak görevden alınan ve yerine kayyım atanan DEM Partili Belediye başkanlarının görevlerine iade edilmesi için kanun teklifi verdi.

Kanun teklifi gerekçesinde,
demokrasinin temel kurumları olan yerel yönetimlerin, halkın yönetime katılmasını sağlayan ve halka kendi kendilerini yönetme imkanı sağlayan önemli kuruluşlar olduğu belirtilerek, "Ancak buna rağmen Türkiye’de merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki ilişkinin, evrensel bir norm haline gelmiş olan “demokratiklik” özelliğine aykırı bir hal almıştır" denildi.
127. Maddeye dikkat 
Dönem dönem olumlu düzenlemeler yapılsa da yerel yönetimlerin anayasa serüvenlerinde antidemokratik süreçlerin yaşandığını 1921, 1924 ve 1961 Anayasalarının işaret edildiği gerekçede, 1982 Anayasası ile yerel yönetimlerin özerkliği açısından tehlikeli bir istisna getirildiğine dikkat çekildi ve "Bu istisna 127. Maddede şöyle düzenlenmiştir:  “Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.” deniliyor. 

Bu hüküm, yargının hiçbir dönem bağımsız ve tarafsız olmadığı Türkiye’de iktidarların elinde politik bir araca dönme potansiyeline sahiptir. Yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede istenen bir belediye eşbaşkanı hakkında bir soruşturma başlatmak iktidarın talimatına bağlıdır. Ayrıca yıllar süren yargılama süreçleri de “geçici tedbir”  olması gereken tedbiri, kalıcı bir hale dönüştürebilmektedir. Nitekim bu kuralın Anayasada yer almasının ardından siyasal iktidarlar, bu yetkilerini kullanarak, çok sayıda belediye başkanını görevden uzaklaştırmışlardı" hatırlatması yapıldı.
Mevcut anayasa anti demokratik
Mevcut Anayasa’daki ilgili maddenin antidemokratik özellikler barındırdığına vurgu yapılan gerekçede, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi iktidar tarafından fırsata çevrildiği ve belediye başkanlarının merkezi yönetimce görevden alınmasını kolaylaştıran bir düzenleme ile 674 sayılı OHAL KHK’sının getirilerek, seçilmiş belediye eşbaşkanlarının yerlerine kayyımların atanmasının önünün  açıldığı ifade edildi.

Yapılan düzenlemenin, meclisin çalışmasını, seçimle gelen organların hiçbirinin görevini yapamaz hale getirilerek, belediyelerin doğrudan merkezi yönetime bağlanması anlamına geldiği vurgulandı.

Türkiye’nin de imzaladığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın  yerle bir edildiğine dikkat çekilen gerekçede şu bilgilere yer verildi: 

"Söz konusu KHK’ye dayandırılarak DBP’den  seçilen belediyelere 11 Eylül 2016 tarihi itibarıyla  el konulmaya başlanmıştır. Kayyım atamaları; 3  büyükşehir, 7 il, 63 ilçe ve 22 belde olmak üzere  DBP’li toplam 95 belediyede gerçekleşmiş ve  belediyelere devletin memurları, yani atanmışlar  getirilmiştir. Halkın seçilmiş iradesini temsil eden 93  belediye eşbaşkanı da hukuk dışı gerekçelerle tutuklanmıştır. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden sonra HDP’li 6 belediye eşbaşkanına, 45 belediye meclis üyesine, 3 il genel meclisi üyesine mazbataları verilmemiş, aynı yıl 48  HDP’li belediyeye kayyım atanmış, yine belediye başkanları ve meclis üyeleri tutuklanmıştır.  
Son yerel seçimlerden sonra ise Hakkari Belediye Eşbaşkanımız Mehmet Sıddık Akış görevden alınmış ve yerine kayyım atanmıştır. Mehmet Sıddık Akış’ın hukuk dışı bir gerekçe ile 3 Haziran 2024 tarihinde gözaltına alındığı saatlerde Hakkâri Belediyesi polis ablukasına alınmış ve belediyenin giriş çıkışları kapatılmıştır. Partimize ve belediye yetkililerine resmi bir tebligat yapılmadan İçişleri Bakanlığı sosyal medya paylaşımı ile eşbaşkanımızın geçici olarak görevden alındığını ve yerine Hakkâri Valisi’nin kayyım olarak atandığını açıklamıştır. 10 yıldır devam eden, 60 celse görülmesine rağmen karar verilmemiş olan, soruşturmasının ilk adımından karar duruşmasına kadar hukuk dışı yürütülen bir yargılama sonucu eşbaşkanımız seçildikten ve yerine kayyım atandıktan sonra alelacele karar verilip cezaya hükmedilmiştir. Bu dosyanın soruşturma aşamasındaki polisler, TEM şube müdürü, savcı ve sulh ceza hakiminin FETÖ üyesi olduklarına dair kesinleşmiş mahkumiyet hükümleri bulunmaktadır. Davada soruşturma aşamasında 2 açık tanık eş başkanımız aleyhine ifade vermiş, ancak avukat eşliğinde verdikleri ilk ifadelerinde bu beyanlarını baskı altında verdiklerini beyan ederek geri çekmişlerdir. Bu hususlar dosyadaki sayısız hukuk dışılığa sadece birer örnektir" denildi.

Kayyım atamasından sonra iktidar ortaklığı tarafından  “ dosyası olanlar bilerek aday yapıldı, dosyası olanları aday yapmasaydınız”  gibi partimiz aleyhine akıl dışı bir kara propaganda yapılmaya başlanmıştır. Öncelikle belirtmek isteriz ki belediye eşbaşkanlarımız hakkında başlatılan soruşturma/kovuşturma dosyaları iktidarın kendine bağımlı kıldığı, adı rüşvetle, çete/mafya liderleriyle anılan yargı tarafından başlatılmıştır. Yine birçok eşbaşkanımızın yargılama süreçleri Mehmet Sıddık Akış örneğinde olduğu gibi FETÖ’cü hakim savcılar tarafından başlatılmış ya da hakkında hüküm verilmiştir. Görevden uzaklaştırılıp,  yerine kayyım atanan belediye eşbaşkanlarının hukuksal durumu, eşbaşkanların tamamına atılı olan suçlamalar, belediye görevlerinin dışındadır. Yani yurttaşa hizmet sunma, haklarını koruma, katılımını etkinleştirme gibi belediyecilik çalışmalarını içermemektedir. Daha çok ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında olan ve parti kimliği ile yapılan değerlendirmeler söz konusudur.  Eşbaşkanların tutuklanma gerekçeleri; ihtimaller üzerine kurgulanmış, Yargıtay’ca kabul görmeyen gizli ya da açık tanık beyanlarına dayandırılmıştır ve iddiaların birçoğu çürütülmekle beraber hukuki kumpaslar da çürütülmüştür. Birçok belediye eşbaşkanımızın ise seçilmeden önce hakkında bir soruşturma bulunmayıp seçildikten sonra haklarında suç ihtiva etmeyen tam aksine ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü gibi Anayasa tarafından güvence altına alınan haklarını kullandığı için soruşturma açılmıştır. Bu dosyaların kayyım atamaya gerekçe yapılmak için kurgulandığına yerine kayyım atanan önceki dönem Ergani Belediyesi Eşbaşkanımız Ahmet Kaya dosyadan beraat etmesine rağmen görevine iade edilmemiştir. 
Kürt halkı yurttaşlık haklarından mahrum edildi
Tüm bunlar kayyım siyasetinin ve kayyıma gerekçe yapılan düzenlemenin Kürt halkının seçme-seçilme hakkını, siyaset yapma olanaklarını ortadan kaldırdığını göstermektedir. 2016 yılından bu yana kayyım uygulaması Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı illerde seçim sonuçlarını hükümsüz bırakmış ve böylelikle Kürt halkını yurttaşlık haklarından mahrum etmiştir. 

Kayyım politikaların Kürt halkına tek zararı, seçme seçilme hakkının ihlal edilmesi, halk iradesinin yok sayılması olmamış;  yolsuzluk, rüşvet, talan, usulsüzlük kayyımların belediyelerde temel yönetim anlayışı olmuştur. Kayyım atamalarının ardından, yerel yönetimlerde birçok usulsüzlük ve hukuksuzluk yaşanmış, bu durum defalarca kamuoyuna yansımış olmasına rağmen hiçbir siyasi sorumluluk alınmamış, denetim görevleri yerine getirilmemiştir. Kamu kaynaklarının kişisel ihtiyaçlar ve/veya rant uğruna hoyratça kullanılması, ihale süreçlerinde şeffaflığın ve adil rekabetin hiçe sayılması, belediye hizmetlerinin nitelik ve nicelik açısından çoraklaştırılması, bu dönemin en belirgin özellikleri olarak açığa çıkmıştır. Belediyeler, bölgeleri içerisinde halka hizmet sunan kamu idareleri olmaktan çıkarılmış, halkın vergileriyle oluşan bütçe, şeffaflıktan uzak bir şekilde yandaş kurumlara aktarılarak, usulsüz harcamalarla eritilmiştir. Kayyımların halkın parasını nasıl israf ettiği, kayyım atanan Hakkari’de açıkça görülmüştür. Yerel seçimlerde AKP’nin adayı için yürütülen seçim kampanyasının masrafı, 29 milyon 939 bin 764 TL, belediye bütçesinden karşılanmıştır. Yani Hakkari halkına hizmet üretmek için kullanılması gereken bütçe, adayın seçim kampanyası için kullanılmıştır. Seçim arifesinde yapılan ihalelerin toplam bedeli ise 25 milyon 820 bin TL olarak tespit edilmiş, seçimden önceki bir aylık süreçte toplam 56 milyon 446 bin 583 TL’nin olağan dışı harcamalara ayrılmıştır.  Kayyım atanıp tutuklanan Hakkari  Belediyesi Eşbaşkanımız Akış, belediyenin tespit edilebilen borcunu 315 milyon 705 bin TL olarak açıklamıştı. Tüm bunlara rağmen kayyım Ali Çelik’in tekrardan kayyım olarak atanması manidardır. 

Kayyım uygulamasının yerel yönetimler üzerindeki olumsuz yansımaları, seçimle elde edilemeyen belediyelerin vesayetle elde edilmesine olanak sağlaması, kayyımların atandığı yerellerde yarattıkları tahribatlar bu uygulamanın mevzuattan kaldırılması için düzenleme yapılmasını zorunlu kılmıştır. Sadece kayyım atamasına olanak veren yasa maddeleri değil, belediye eşbaşkanlarının görevden uzaklaştırılmalarına olanak sağlayan maddelerin de demokrasinin temel ilkeleri, hukukun üstünlüğü, temel insan hak ve özgürlükleri gibi evrensel kurallar gereğince demokratikleştirilmesi gerekmektedir."







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı