Başsavcılık İşlemi Tartışılıyor: Yargı Süreci Siyasetin Gölgesinde mi?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan 3.900 sayfalık iddianameyi mahkemeye sunmasının ardından, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen bir bildirim yargı çevrelerinde tartışma yarattı.
Başsavcı Gürlek’in bu bildirimle birlikte CHP’yi, bazı suç iddiaları kapsamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyet etmesi, yargının siyasallaşması tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı.
Siyasi Partiler Yasası’nın 106. Maddesi
Söz konusu işlem, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 106. maddesine dayandırılıyor. Bu maddeye göre idari merciler veya savcılıklar, siyasi partilerle ilgili suç teşkil eden fiiller hakkında bilgi edindiklerinde, durumu yazılı olarak Adalet Bakanlığı’na ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletmekle yükümlüdür.
Ancak hukukçulara göre, bu bildirim bir “parti kapatma süreci” başlatmak anlamına gelmiyor. Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, paylaştığı değerlendirmesinde, söz konusu bildirimin yalnızca “rutin bir evrak iletimi” niteliğinde olduğunu, hukuken daha ileri bir sonuç doğurmadığını belirtti.
Basına Sızan İddianame ve Tepkiler
Henüz mahkemece kabul edilmemiş iddianamenin içeriğinin basına yansıması ise ayrı bir tartışma konusu oldu. İddianamede, 402 şüpheli ve 143 ayrı suç isnadı yer alıyor. Ekrem İmamoğlu için 828 yıldan 2.352 yıla kadar hapis cezası talep edildiği öne sürülüyor.
Eminağaoğlu, iddianamenin basına servis edilmesini “yargı gizliliğinin ihlali” olarak nitelendirdi. Hukukçular, bu tür sızdırmaların “delillerin güvenilirliğini zedeleyebileceğini” ve “sanıkların savunma haklarını olumsuz etkileyebileceğini” vurguluyor.
Siyasi Değerlendirmeler ve Eleştiriler
Gürlek’in bu süreçteki tutumu bazı hukukçular tarafından eleştirilirken, geçmişte tartışmalı davalarda aldığı kararlar da yeniden gündeme geldi. Eleştiriler, özellikle bu bildirimin ve iddianamenin kamuoyuna yansıtılma biçiminin “hukuk yerine siyasetle ilişkilendirildiği” yönünde yoğunlaşıyor.
Eminağaoğlu, paylaşımında şu ifadelere yer verdi: “Bu bildirim hukuken evrak iletmekten öte bir anlam taşımaz. Bu tür belgelerin iddianameye dâhil edilmesi veya kamuoyuna açıklanması doğru değildir. Eğer Yargıtay’a gönderilmesi gerekiyorsa, bu ayrı bir yazıyla yapılmalıdır.”
Süreç Nasıl İlerleyebilir?
Hukuk çevreleri, söz konusu bildirimin doğrudan bir “parti kapatma davası” anlamına gelmediğini, ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu tür ihbarları inceleyerek gerektiğinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurabileceğini hatırlatıyor.
Adalet Bakanlığı ve Yargıtay’ın, sürecin hukuki sınırlar içinde yürütülmesini sağlamak adına gerekli denetimi yapması bekleniyor.
İstanbul Başsavcılığı’nın CHP hakkında yaptığı bildirim ve İBB iddianamesinin kamuoyuna yansıması, Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Hukukçular, sürecin siyasi değil, tamamen hukuki çerçevede ele alınması gerektiğini vurguluyor.
Yorumlar
Yorum Gönder