Nereden Nereye...Akbaba'dan Penguen'e: 'Hoşgörü'' Kelimesi Siyasi Lügattan Çıkarıldı!

​Türkiye siyasi tarihinde mizahın en cesur örneklerinden biri, 1965 Genel Seçimleri sırasında yaşandı. O dönemin önemli mizah dergilerinden Akbaba'nın kapağı, günümüzden bakıldığında inanılmaz bir hoşgörü belgesi niteliğinde.

​Kapaktaki siyasi aktörler, Türkiye'nin ikinci adamı ve o dönemin en güçlü siyasi liderleri olan İsmet İnönü, Süleyman Demirel, Mehmet Ali Aybar, Alparslan Türkeş, Osman Bölükbaşı ve Ekrem Alican, "1965 Seçim Güzelleri" başlığı altında, mayo ve bikinilerle karikatürize edilmişti.

​Bu karikatürün gösterdiği en önemli şey ise, o dönemde siyasetçiler, kamuya mal olmuş figürler olarak eleştiriye, hatta alaya katlanma yükümlülüğünü kabul ettiklerini gösteriyor. Mizah, keskin ama eğlenceli bir eleştiri aracıydı ve genellikle dava konusu olmuyordu.

​Bugün, Gülen Yüzlerden Mahkeme Salonlarına

​Ne yazık ki, aradan geçen yaklaşık altmış yılda siyasetçi-mizah ilişkisi tamamen değişti. Bugün, bir siyasetçinin karikatürünü yayımlamak, çoğu zaman bir manevi tazminat davasının başlangıcı olabiliyor. Penguen dergisinde olduğu gibi, karikatüristler, eleştiri yapmadan önce avukat masraflarını ve yargılanma riskini hesaplamak zorunda kalıyor.
​Açılan davalar ve siyasilerin hoşgörüsüz tavrı, 1965'teki o ferah siyasi ortamı aratır hale getirdi. 

Oysa Yargıtay'ın emsal kararları bile, "siyasilerin ağır eleştirilere katlanması gerektiği" yönünde. Bu hukuki prensip, siyasilerin hassasiyetinin, temel hak ve özgürlüklerin (ifade özgürlüğü) önüne geçemeyeceğini vurgular.

​Bu karikatürü kulislerden.blogspot.com ile paylaşan meslek büyüğümün dediği gibi: "Hoşgörüsüz bir toplumda karikatür susar; hoşgörülü bir toplumda ise konuşur ve güldürür." Bu söz, bugünkü tabloyu çok iyi özetliyor.

Mizaha Dava Açan Siyasetçi

​Günümüzde mizaha dava açan siyasetçiler, kendi zayıflıklarını gösteriyor. Makamının gücünü kullanarak bir mizahçıya dava açması, hicve karşı manevi zayıflığını ortaya koyararak, hukuki zafer kazansa bile, kamuoyu vicdanında ahlaki bir yenilgi yaşamaya mahkum oluyor.

​AHİM ve Yargıtay'ın Cevabı En Sert Eleştiri

Öte yandan Avrupa İnsan hakları mahkemesi (AİHM), siyasetçilerin karikatürlerdeki en sivri eleştirilerle bile yaşamayı öğrenmesi gerektiğini vurguluyor. Siyasetçinin açtığı davada, yargının "Ağır eleştiriye katlanmalısın" hükmüyle karşılaşması, hukukun siyasete yönelik en sert eleştirisidir. Bu karar, siyasinin incinme duygusunun, toplumsal eleştiri hakkından daha değersiz olduğunu tesciller.

Özetle, 1965 yılında basılan Akbaba Dergisinin kapağı, güçlü siyasetin güçlü bir mizah anlayışıyla var olabileceğini gösteriyor. Bugünün siyasilerine düşen, mizahı bir hakaret değil, toplumsal bir eleştiri aynası olarak görmek ve o aynayı kırmak yerine, içindeki yansımayı düzeltmeye odaklanmaktır.

Unutulmasın ki mizaha karşı hoşgörüsüzlük, bir taraftan ifade özgürlüğünün sınırlarını daraltırken, siyasete olan güveni de zedelemektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı

Meclis Kreşinde “Din Eğitimi” Tartışması: Aileler Ayakta!