Kanadı Kanayan Güvercin: Türkiye’de Adalet Barışa Kurşun Sıkıyor!
Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. İnsanlık için bir umut günü… Birleşmiş Milletler’in 1981’de ilan ettiği bu özel gün, savaşların, işgallerin ve eşitsizliklerin gölgesinde daha da anlam kazanıyor. Ancak dünyaya ve Türkiye’ye baktığımızda barışın hâlâ uzak bir hedef olduğunu görmek acı verici.
Dünyanın farklı coğrafyalarında savaş ve şiddet sürüyor:
Ukrayna’da savaş üçüncü yılına girerken masum siviller bombalar altında yaşıyor.
Filistin’de işgal ve abluka milyonlarca insanı temel haklarından mahrum bırakıyor.
Afrika’da Sudan’dan Nijer’e darbeler ve iç savaşlar, barış umudunu yok ediyor.
Barış sadece silahların susması demek değil; adalet, eşitlik ve özgürlük demektir. Ve ne yazık ki Türkiye, bu temel kavramlarda her geçen gün geriye gidiyor.
Türkiye’de Barışın Önündeki En Büyük Engel: Adaletsizlik
İç barışın temeli, herkes için eşit uygulanan hukuktur. Ancak Türkiye’de hukuk terazisinin ayarı bozulmuş durumda. AKP iktidarı, yıllardır “milli irade” söylemiyle demokrasiyi savunduğunu iddia ediyor, fakat pratikte seçilmiş muhalif belediye başkanlarını görevden alıyor, haklarında uydurma dosyalarla soruşturmalar açıyor, kayyum atıyor.
Öte yandan AKP’li ya da MHP’li belediye başkanları hakkında çıkan yolsuzluk, usulsüzlük ve liyakatsizlik iddialarına çoğu zaman dokunulmuyor. Bazı dosyalar yıllarca bekletiliyor, bazıları hiç açılmıyor. Bu durum sadece muhalefeti değil, iktidara oy veren milyonlarca insanın da adalet duygusunu zedeliyor.
İç Barışa Atılan En Büyük Dinamit
Barış, önce evde başlar. Eğer vatandaşlar devlete güvenmezse, seçimlerin anlamına inanmazsa, adaletin bir gün kendileri için de tecelli edeceğine güvenmezse, toplumsal barış imkânsız hâle gelir. AKP iktidarının muhalefete sopa, kendi kadrolarına kalkan uygulaması; Türkiye’deki gerilimi büyütüyor, kutuplaşmayı körüklüyor.
Bu yaklaşım, toplumu ikiye bölen bir “biz ve onlar” mantığını besliyor. Böyle bir zeminde ne ekonomik kalkınma olur, ne demokrasi gelişir, ne de gerçek barış tesis edilir.
Bugün barıştan söz ediyorsak, önce içerideki adaletsizliği görmek zorundayız. Dünya Barış Günü’nde şu soruyu sormadan barıştan bahsedemeyiz:
Siyaset çevreleri şu soruyu dillendiriyor: “Hukuku siyasetin sopası hâline getiren bir iktidar, topluma hangi barış sözünü verebilir?”
Türkiye’de gerçek barış, hukukun yeniden bağımsız ve tarafsız hâle gelmesi, herkes için eşit uygulanmasıyla mümkün. Aksi hâlde barış, sadece takvimde bir gün olarak kalacak.
Yorumlar
Yorum Gönder