Türkiye’de Siyasi Tutuklamalar: Özgürlükler Kısıtlanıyor


Türkiye’de siyasi tutuklamaların artması, ifade özgürlüğü ve demokratik hakların ciddi biçimde kısıtlandığı yönünde ki endişeleri güçlendiriyor.

Türkiye’de muhalif siyasetçiler, gazeteciler, avukatlar ve aktivistler yıllardır cezaevinde tutuluyor. Aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu (153 gün), HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş (3209 gün), iş insanı Osman Kavala (2848 gün), avukat Can Atalay (1213 gün) ve gazeteci Fatih Altaylı (58 gün) gibi isimlerin de bulunduğu onlarca kişi, tartışmalı suçlamalarla hapis hayatı yaşıyor.

Siyasi Davalar, Tartışmalı Suçlamalar

Uluslararası insan hakları örgütleri, bu davaların büyük bölümünün “hukuki değil siyasi” olduğu görüşünde. İmamoğlu’nun 2028 seçimlerinde iktidara karşı güçlü bir rakip olarak görülmesi, tutuklamasının siyasi motivasyon taşıdığı yorumlarını güçlendiriyor. Avukatı Mehmet Pehlivan’ın da sadece müvekkilini savunduğu için cezaevinde olması, yargının muhalefeti sindirme aracı haline geldiği iddialarını pekiştiriyor.

Demirtaş ve Atalay yıllardır “terör” suçlamalarıyla yargılanıyor. Kavala ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin serbest bırakılması yönündeki kararlarına rağmen hâlâ hapiste. Bu durum, Türkiye’nin uluslararası hukuk yükümlülüklerini ihlal ettiği eleştirilerine yol açıyor.

İfade Özgürlüğü ve Yerel Yöneticiler

Gazeteciler, mizahçılar ve genç protestocular da aynı tablodan nasibini alıyor. Leman dergisi ekibi, barışçıl gösterilere katılan gençler ve eleştirel yazılar yazan gazeteciler, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken eylemler nedeniyle yargılanıyor. İzmir Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık gibi yerel yöneticiler de benzer gerekçelerle hedef alınıyor.

Demokrasiye Darbe

Siyasi tutuklamalar, sadece bireylerin özgürlüklerini değil, Türkiye’nin demokratik geleceğini de tehdit ediyor. Hukukun üstünlüğünün zedelendiği, yargının bağımsızlığını kaybettiği ve iktidarın muhalifleri susturmak için bu mekanizmayı kullandığı eleştirileri giderek güçleniyor.

Çıkış Yolu, Özgürlük ve Adalet

Türkiye’nin demokrasi sınavı, bu davaların adil biçimde sonuçlanması ve tutuklu muhaliflerin özgürlüğüne kavuşmasıyla yakından bağlantılı. İktidarın baskıyı artırmak yerine yargıyı bağımsızlaştırması ve uluslararası hukuka uygun davranması, hem içeride hem dışarıda güven tazelemenin tek yolu olarak görülüyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı