Özgürlüğün Bedeli: Gazetecilik Avrupa’da Meslek, Türkiye’de Mücadele!

Gazetecilik Avrupa’da iş, Türkiye’de risk. Haber uğruna verilen mücadelenin hikâyesi. Gazetecilik, demokrasinin nefes borusu. Haber olmazsa toplum susar, bilgi olmazsa yurttaş körleşir. Ancak aynı mesleği yapan gazetecilerin kaderi, bulundukları ülkeye göre bambaşka çiziliyor. Avrupa’da gazetecilik bir meslek; Türkiye’de ise çoğu zaman bir mücadele.Avrupa’da Güvence, Türkiye’de Baskı

Avrupa Birliği ülkelerinde gazeteciler, anayasal güvenceler ve bağımsız yargının koruması altında çalışıyor. Haber kaynaklarını açıklamaya zorlanmıyor, siyasi iktidarlarla aralarına mesafe koyabiliyor, sendikaları sayesinde iş güvencesine sahip oluyorlar.

Almanya’da bir muhabir şunları anlatıyor:

“Bizde en büyük tartışma, haberi önce internet sitesinde mi yoksa ertesi gün gazetede mi yayınlayacağımız oluyor. Baskı dediğimiz şey, editoryal çizgiyle sınırlı. Kimse işini kaybetme korkusuyla haber görmezden gelmek zorunda kalmıyor.”

Türkiye’de tablo daha karanlık. Uluslararası basın özgürlüğü endekslerinde alt sıralarda yer alan ülkede, gazeteciler sık sık gözaltı, yargılama ve tutuklamalarla karşı karşıya kalıyor. Baskının görünmez yüzü ise otosansür: birçok gazeteci, başına gelebilecekleri düşünerek haber yazmaktan vazgeçiyor.

İstanbul’da genç bir haber muhabiri ise şöyle diyor:

“Bazı konularda kalem oynatmamamız gerektiğini zaten biliyoruz. Patron söylemese bile, başımıza ne geleceğini tahmin ediyoruz. En büyük baskı dışarıdan değil, kendi kendimize koyduğumuz sansür.”
Mesleğe Giriş ve Basın Kartı Uygulamaları

Avrupa’da gazetecilik mesleğine girmek için çoğunlukla üniversite eğitimi şart. Basın kartı, bağımsız meslek örgütleri tarafından veriliyor ve siyasi otoriteden bağımsız bir güvence işlevi görüyor.

Fransa’dan bir gazeteci kart sistemini şöyle özetliyor:

“Kartımızı bağımsız basın konseyi verir. Hükümetin bu sürece müdahale etme şansı yok. Bu sayede kartımız, sadece işimizi kolaylaştıran bir kimlik; bir tehdit unsuru değil.”

Türkiye’de ise basın kartı doğrudan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın kontrolünde. Bu durum, kartın bir mesleki kimlikten çok siyasi bir tercih belgesine dönüştüğü eleştirilerini beraberinde getiriyor.

Ankara’da uzun yıllardır çalışan bir gazeteci arkadaşım yaşadığı sıkıntıyı şöyle aktarıyor:

“Kartım yenilenmediği için TBMM’ye giremiyorum. Mesleği yıllarını vermiş birinin bir kalem darbesiyle gazeteci sayılmaması büyük bir haksızlık.”

Yıpranan Meslek, Kaybolan Haklar

Geçmişte gazetecilere tanınan “yıpranma payı” gibi haklar, ağır koşulların bir nebze telafisiydi. Ancak bu hakların kaldırılmasıyla gazeteciler, hem düşük ücretlerle çalışıyor hem de emeklilikte avantajlarını kaybediyor. Avrupa’da ise sendikal örgütlenme sayesinde gazeteciler, maaş ve sosyal güvenlik haklarını koruma altına alabiliyor.

Bir sendika temsilcisi, Türkiye’deki tabloyu şöyle yorumluyor:

“Sendikalaşma oranı yok denecek düzeyde. Gazeteciler tek başına patronla pazarlığa mecbur bırakılıyor. Bu da hem maaşları düşürüyor hem de güvencesizliği artırıyor. Yani hem iktidar hem patronlar gazeteciyi kalifiyesiz bir işçi olarak görür hale geldi.”

Demokrasinin Geleceği İçin

Ortaya çıkan tablo net: Türkiye’de gazetecilik, yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda sürekli bir mücadele. Hukuki baskılar, ekonomik güvencesizlik, siyasi kontrol ve mesleki hak kayıpları, gazetecileri tükenme noktasına getiriyor.

Bir araştırmacı gazeteci sözlerini şöyle noktalıyor:

“Bizim için mesele sadece ekmek parası değil. Haber yapamazsak, toplum da gerçekleri öğrenemez. O yüzden bu mesleğe devam etmek, aynı zamanda yurttaşlık görevimiz.”

Avrupa'da gazetecilik mesleğinin prestijini, zorlu eğitim süreçlerini ve etik tartışmaları ele alırken, Almanya'daki "volunteer" (gönüllü) programlarının ve Fransa'daki yüksek lisansın kariyerdeki önemini de hatırlatmak gerekir.

Oysa özgür basın, sadece gazetecilerin değil, toplumun da güvencesi. Avrupa’daki örnekler gösteriyor ki, gazetecilerin bağımsız, güvenceli ve saygın koşullarda çalışması mümkün. Türkiye'nin ihtiyacı olan ise gazetecilere nefes aldıracak bir ortam. Çünkü basını susturulan bir toplum, yarınlarını da kaybeder.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı