Bir Toplumun Düşüşü: Bonhoeffer’in Aptallık Uyarısı"
Bir Toplumun Düşüşü
1930’ların Almanyası, bilim, sanat, kültür ve eğitimde dünyanın önde gelen toplumlarından biriydi. Leibniz, Kant, Hegel gibi düşünürler; gelişmiş eğitim sistemi ve teknolojiyle Almanya, medeniyetin merkezi kabul ediliyordu. Ancak, bu aydınlanmış toplum, Adolf Hitler’in liderliğinde iki yıldan kısa sürede bir diktatörlüğün kölesi haline geldi.
1930’ların Almanyası, bilim, sanat, kültür ve eğitimde dünyanın önde gelen toplumlarından biriydi. Leibniz, Kant, Hegel gibi düşünürler; gelişmiş eğitim sistemi ve teknolojiyle Almanya, medeniyetin merkezi kabul ediliyordu. Ancak, bu aydınlanmış toplum, Adolf Hitler’in liderliğinde iki yıldan kısa sürede bir diktatörlüğün kölesi haline geldi.
Bu dramatik dönüşüm, genç papaz Dietrich Bonhoeffer’i derinden etkiledi ve onu “Aptallık Teorisi”ni geliştirmeye yöneltti: “Aptallık, toplum mühendisliği sonucu oluşur.
Hitler’in Yükselişi: Eğitimli Bir Toplumun Çöküşü
31 Temmuz 1932 seçimlerinde Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi, %34 oyla 230 milletvekili kazandı. 30 Ocak 1933’te Hitler, Şansölye oldu. Bir yıl geçmeden, 12 Kasım 1933’teki erken seçimlerde %91 oyla meclisin tamamını ele geçirdi. Hitler, artık “Tek Adam”dı. Eğitimli Alman toplumu, nasıl oldu da bu kadar kısa sürede bir diktatöre teslim oldu?
Masumların dükkânları yağmalandı, kadınlar ve çocuklar aşağılandı, gazeteciler dövüldü, muhalifler susturuldu. Yargı, ordu ve polis, rejimin aracı haline geldi. Berlin’de hakimler değil, rejimin soytarıları vardı.
Masumların dükkânları yağmalandı, kadınlar ve çocuklar aşağılandı, gazeteciler dövüldü, muhalifler susturuldu. Yargı, ordu ve polis, rejimin aracı haline geldi. Berlin’de hakimler değil, rejimin soytarıları vardı.
Bonhoeffer’in Hapsi ve Aptallık Üzerine Düşünceleri
Zulme karşı çıkan Dietrich Bonhoeffer, hapse atıldı ve işkence gördü. Hapiste, bu eğitimli toplumun nasıl organize kötülüğün merkezi haline geldiğini sorguladı. Sorunun kökeni kötülük değil, aptallıktı.
Bonhoeffer’e göre, kötülükle mücadele edilebilirdi, ancak organize aptallık karşısında çaresiz kalınıyordu. Aptallar, gerçekleri ve kanıtları reddediyor, mantıklı argümanları önemsizleştiriyordu. Hallerinden memnundular ve kötülerden daha tehlikeliydiler, çünkü acımasız ve vicdansızdılar.
Zulme karşı çıkan Dietrich Bonhoeffer, hapse atıldı ve işkence gördü. Hapiste, bu eğitimli toplumun nasıl organize kötülüğün merkezi haline geldiğini sorguladı. Sorunun kökeni kötülük değil, aptallıktı.
Bonhoeffer’e göre, kötülükle mücadele edilebilirdi, ancak organize aptallık karşısında çaresiz kalınıyordu. Aptallar, gerçekleri ve kanıtları reddediyor, mantıklı argümanları önemsizleştiriyordu. Hallerinden memnundular ve kötülerden daha tehlikeliydiler, çünkü acımasız ve vicdansızdılar.
Aptallık: Zekâ Değil, Ahlâkî Bir Sorun
Bonhoeffer, aptallığın doğuştan gelen bir zeka eksikliği olmadığını, aksine ahlâkî ve sosyolojik bir sorun olduğunu savundu. Eğitimli insanlar bile, diktatörün büyüsüne kapılarak bağımsız düşünme yetilerini kaybediyor, sürüye katılarak aptallaşıyordu. Aptallık, bireyler için bir konfor alanı yaratıyordu. Gerçekleri reddediyor, sloganlara sığınıyorlardı. Onlarla konuşmak, bir insanla değil, bir robotla konuşmak gibiydi.
Bonhoeffer, aptallığın doğuştan gelen bir zeka eksikliği olmadığını, aksine ahlâkî ve sosyolojik bir sorun olduğunu savundu. Eğitimli insanlar bile, diktatörün büyüsüne kapılarak bağımsız düşünme yetilerini kaybediyor, sürüye katılarak aptallaşıyordu. Aptallık, bireyler için bir konfor alanı yaratıyordu. Gerçekleri reddediyor, sloganlara sığınıyorlardı. Onlarla konuşmak, bir insanla değil, bir robotla konuşmak gibiydi.
Çözüm: Özgürlük ve Bağımsızlık
Bonhoeffer, aptallıktan kurtulmanın tek yolunun bireylerin bağımsız ve özgür düşünmesi olduğunu belirtti. Ancak, Hitler’in Almanya’sında bu imkânsızdı. Alman toplumu, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımı ve 22 milyon kaybın ardından ancak özgürlüğüne kavuşabildi. Şansölye Conrad Adenauer’in sözleri bu gerçeği özetler: “Umarım bir daha İsa bile gelse tüm yetkiyi tek kişiye verecek kadar aptal olmayız.”
Bonhoeffer, aptallıktan kurtulmanın tek yolunun bireylerin bağımsız ve özgür düşünmesi olduğunu belirtti. Ancak, Hitler’in Almanya’sında bu imkânsızdı. Alman toplumu, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımı ve 22 milyon kaybın ardından ancak özgürlüğüne kavuşabildi. Şansölye Conrad Adenauer’in sözleri bu gerçeği özetler: “Umarım bir daha İsa bile gelse tüm yetkiyi tek kişiye verecek kadar aptal olmayız.”
Aptallığın Bedeli
Bonhoeffer’in fikirleri, Nazi rejimi için tehdit oluşturdu. 9 Nisan 1945’te bir toplama kampında idam edildi. Ancak onun Aptallık Teorisi, toplumların nasıl manipüle edilebileceğini ve özgürlüğün değerini hatırlatan bir uyarı olarak kaldı. Eğitimli bir toplum bile, otoriteye sorgusuz teslim olduğunda felakete sürüklenebilir.
Bonhoeffer’in fikirleri, Nazi rejimi için tehdit oluşturdu. 9 Nisan 1945’te bir toplama kampında idam edildi. Ancak onun Aptallık Teorisi, toplumların nasıl manipüle edilebileceğini ve özgürlüğün değerini hatırlatan bir uyarı olarak kaldı. Eğitimli bir toplum bile, otoriteye sorgusuz teslim olduğunda felakete sürüklenebilir.
Toplumlar, propaganda ve otoriter rejimlerin etkisiyle bağımsız düşünme yetisini kaybedebilir. Özgür düşünce ve eleştirel akıl, aptallığın panzehiridir. Ancak bu, bireylerin ve toplumların cesaretle savunması gereken bir değer olarak kabul edilirse o toplum çağdaş, medeni ve bilim toplumu olur.
Yorumlar
Yorum Gönder