Tom Barrack: Lübnan Kökenli Bir Amerikalının Tartışmalı Yükselişi!!!

Lübnan asıllı Tom Barrack’ın ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi olarak atanması, Orta Doğu’da “ihanet” tartışmalarını alevlendirdiği konusunda ki iddiaların yanı sıra, Türkiye ile HTŞ’ye desteği ve İsrail, Körfez ilişkileri diplomasi kulislerinde sorgulanıyor.

Thomas Joseph Barrack, Lübnan asıllı bir Amerikalı iş insanı ve diplomat olarak, Orta Doğu’nun karmaşık siyasi ve ekonomik sahnesinde uzun süredir etkili bir figür. Colony Capital’in (şimdi Digital Bridge) kurucusu olarak gayrimenkul sektöründe milyarlarca dolarlık yatırımlar yöneten Barrack, Suudi Arabistan, BAE ve Katar gibi Körfez ülkeleriyle kurduğu derin bağlarla tanınıyor. Ancak 2025’te ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi olarak atanması, özellikle Arap dünyasında ve Orta Doğu’nun bazı kesimlerinde “ihanet” suçlamalarına yol açtı. Lübnan kökenli bir Hristiyan olarak Barrack’ın, ABD’nin ve dolaylı olarak İsrail’in bölgesel çıkarlarını desteklediği iddiası, “Orta Doğu’ya ihanet” söylemini körüklediği ifade ediliyor.

Peki, Barrack gerçekten kökenlerine ihanet mi ediyor?

Suudi Kraliyet Ailesi ile yakın bağlar kuran Barrack, Arapça bilgisi ve kültürel aşinalığıyla Körfez’in elit çevrelerinde kendine sağlam bir yer edindiği biliniyor. Colony Capital üzerinden BAE, Suudi Arabistan ve Katar’daki yatırımları, onu bölgenin ekonomik aktörlerinden biri haline getirdiği, ancak 2021’de BAE adına kayıt dışı lobi faaliyetleri yürütmekle suçlanması, bu ilişkilerin sadece iş ortaklığından ibaret olmadığını gösteriyor. 

Her ne kadar 2022’de beraat etse de, savcıların Barrack’ı BAE’nin “gözleri, kulakları ve sesi” olarak tanımlaması, onun Körfez ülkeleriyle olan bağlarının derinliğini ve tartışmalı doğasını ortaya koydu. Bu bağlar, Barrack’ın Trump’ın 2016 kampanyasına milyonlarca dolar bağış toplaması ve 2017 yemin töreni komitesinin başkanlığını yapmasıyla daha da karmaşıklaştı. Trump’ın Orta Doğu politikalarında, özellikle İsrail’e verdiği koşulsuz destek ve İran’a karşı sert tutumu, Barrack’ın Körfez’deki ortaklarıyla uyumlu olduğu gösteriyor.

Ancak Barrack’ın 2025’te Türkiye’ye atanması ve Suriye politikalarında terör örgütü HTŞ’ye (Heyet Tahrir el-Şam) destek vermesi, Arap dünyasında “ihanet” algısını güçlendirdi. Lübnan kökenli bir Hristiyan olarak Barrack’ın, Suriye’nin birliğini savunurken İsrail’in Suriye’deki saldırılarını “kötü zamanlama” olarak eleştirmesi, bazı kesimlerce “ikiyüzlülük” olarak yorumlandı. Eleştirmenler, Barrack’ın kökenlerini kullanarak Orta Doğu’da güven kazandığını, ancak nihayetinde ABD’nin ve dolaylı olarak İsrail’in çıkarlarına hizmet ettiğini öne sürüyor.

Türkiye ve F-35/S-400 Krizi: Yeni Bir Oyun mu?

Diplomasi kulislerinde, Barrack’ın Ankara Büyükelçisi olarak atanması, ABD-Türkiye ilişkilerinde yeni bir sayfa açma çabası olarak görülse de Türkiye’nin NATO’daki stratejik önemini vurgulayan Barrack, iki ülke arasındaki ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarma hedefini desteklediği ve F-35/S-400 krizinde uzlaşmacı bir yaklaşım sergilediği ifade ediliyor. Ancak bu tutum, Orta Doğu’daki bazı aktörler tarafından şüpheyle karşılansa da, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alımı ve Suriye’de YPG’ye karşı tutumu, Barrack’ın “olay diplomasisi” yaklaşımını karmaşık bir hale getirdiği belirtiliyor. 

Eleştirmenler, Barrack’ın Türkiye’ye yakınlaşmasının, ABD’nin Orta Doğu’daki müttefikleri özellikle İsrail ve BAE ile ilişkilerini dengeleme çabası olduğunu düşünüyor. Trump gibi tüccar anlayışında pragmatist Barrack’ın Lübnan kökenli kimliğini “kullanışlı bir araç” olarak gördüğü yönündeki suçlamaları güçlendiriyor. 

HTŞ Desteği ve İsrail Eleştirisi

Barrack’ın HTŞ’ye destek vermesi, Arap dünyasında büyük bir tartışma yarattı. HTŞ, El Kaide kökenli bir grup olarak bilinse de, Barrack’ın bu desteği, Suriye’de istikrar sağlama ve Rusya-İran etkisini dengeleme stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Ancak bu, Lübnan’daki Hizbullah yanlısı kesimler ve İran destekli gruplar tarafından “Arap davasına ihanet” olarak görülüyor. Barrack’ın İsrail’in Suriye’deki saldırılarını “kötü zamanlama” olarak nitelendirmesi ise, İsrail lobisini rahatsız ederken, Arap dünyasında samimiyetsiz bulundu.

Eleştirmenler, Barrack’ın bu söyleminin, ABD’nin İsrail’e verdiği desteği gölgelemek için bir taktik olduğunu savunuyor. 

Öte yandan Barrack’ın Trump’a olan sadakati, BAE ve Suudi Arabistan’la ilişkileri, ve şimdi de Türkiye ve Suriye’deki rolleri, onun bir “çıkar oyuncusu” olduğunu düşündürüyor. Ancak bu, aynı zamanda onun diplomasideki pragmatik yaklaşımını da yansıtıyor. Barrack, Orta Doğu’nun karmaşık dinamiklerini ustalıkla kullanarak hem kişisel hem de politik çıkarlarını koruyor.

Fırtınalı Bir Beyin mi, Hesaplı Bir Stratejist mi?

Barrack, gerçekten Orta Doğu’ya ihanet mi ediyor, yoksa sadece küresel güç oyununda ustalıkla manevra yapan bir stratejist mi? Bu sorunun cevabı, onun gelecekteki hamlelerine ve bölgedeki etkisine bağlı olarak şüphe uyandırmaya devam edeceği konuşuluyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı