Adaletten Şeffaflığa: Türkiye’de Kamu Güveni Neden Çatırdıyor?

ASAL Araştırma’nın 12-21 Haziran 2025 tarihleri arasında 26 ilde 2.012 kişiyle gerçekleştirdiği anket, Türkiye’de kamu kurumlarına duyulan güvenin alarm verici bir düzeyde eridiğini ortaya koydu.
Ankete katılanların %24,9’u “Hiçbir kuruma güvenmiyorum” yanıtını verirken, bu oran en güvenilir kurum olarak görülen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) %18’lik güven oranını bile geride bıraktı. Bu çarpıcı sonuç, Türkiye’de vatandaş ile devlet arasındaki bağın ciddi bir kırılma yaşadığını gösteriyor. Peki, bu güven krizinin kökleri nelerdir? İktidarın bu tablodaki rolü nedir? Gelin, bu soruları bir beyin fırtınası eşliğinde analiz edelim.Güven Krizinin 
Neden Hiçbir Kuruma Güven Yok?
ASAL Araştırma’nın verilerine göre, TSK (%18), Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) (%13,5) ve Emniyet Genel Müdürlüğü (%10,6) en çok güven duyulan kurumlar arasında yer alsa da, yargı (%1,6), medya (%0,8), politikacılar (%1,0) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) (%1,3) gibi kurumlar güven sıralamasında dibi görmüş durumda. Daha da çarpıcı olan, gençlerin ve üniversite mezunlarının “hiçbir kuruma güvenmiyorum” yanıtını genel ortalamadan 10 puan daha yüksek oranda vermesi. Bu, özellikle geleceği şekillendirecek kesimlerde güven bunalımının daha derin olduğunu gösteriyor.

Bu tablo, vatandaşların kamu kurumlarını tarafsız, şeffaf ve hesap verebilir görmediğini ortaya koyuyor. 
Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Eksikliği
Kamu kurumlarının karar alma süreçlerinde şeffaflık eksikliği, vatandaşların kurumlara olan inancını sarsıyor. Örneğin, TÜİK’in enflasyon ve işsizlik verileri yıllardır tartışma konusu. Eski TÜİK Başkanı Birol Aydemir, kurumun verilerinin gerçeği yansıtmadığını ve şeffaflıktan yoksun olduğunu belirtmişti. Vatandaşlar, market raflarında hissettikleri fiyat artışlarıyla TÜİK’in açıkladığı rakamlar arasındaki uçurumu görünce, kurumun güvenilirliğine olan inançlarını kaybediyor.
Yargının Bağımsızlığına Gölge Düşüren Uygulamalar
 Yargının güven sıralamasında %1,4 ile sondan üçüncü sırada yer alması tesadüf değil. Son yıllarda yargı kararlarının siyasi etkilere açık olduğu algısı, özellikle muhalif kesimlerde yerleşik hale geldi. Önemli davalarda verilen kararlar, hakim ve savcı atamalarındaki liyakat tartışmaları ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması gibi olaylar, vatandaşın adalete olan güvenini törpüledi.
Medya ve Politikacılara Güvenin Dip Yapması
 Medyanın %0,9 ve politikacıların %1,0 güven oranı, toplumun bu iki aktöre neredeyse tamamen sırt çevirdiğini gösteriyor. Medyanın büyük ölçüde iktidar kontrolünde olduğu algısı, haberlerin tarafsızlığına dair şüpheleri artırıyor. Reuters’in 2022’de yayımladığı bir analizde, İletişim Başkanlığı’nın medya üzerindeki etkisine dikkat çekilmiş, bu durumun basın özgürlüğünü kısıtladığı iddia edilmişti. Politikacılar ise söylem ve eylemleri arasındaki tutarsızlıklarla güven kaybına uğradı.
Ekonomik Kriz ve Kurumsal Performans 
Türkiye’nin ekonomik sorunları, kamu kurumlarına güveni doğrudan etkiliyor. Yüksek enflasyon, işsizlik ve hayat pahalılığı, vatandaşların devlet kurumlarının sorun çözme kapasitesine olan inancını zayıflatıyor. Örneğin, Merkez Bankası’na duyulan güvenin 2021-2022 arasında %9 oranında düştüğü bir başka araştırmada ortaya konmuştu. Vatandaş, ekonomik sorunlarına çözüm üretemeyen kurumları güvenilir bulmuyor.
Gençlerin Umutsuzluğu
Gençlerin “hiçbir kuruma güvenmiyorum” yanıtını yüksek oranda vermesi, geleceğe dair umutsuzluğun bir yansıması. Eğitim sistemindeki sorunlar, iş bulma zorlukları ve özgürlük alanlarının daraldığına dair algı, gençleri devlete ve kurumlarına yabancılaştırıyor.
Güven Krizi 
Filozof Hannah Arendt’in “iktidar, hakikati susturarak varlığını sürdürür” sözü, bu analiz için oldukça anlamlı. ASAL Araştırma’nın anket sonuçları, iktidarın politikaları ve yönetim tarzının güven krizinde önemli bir payı olduğunu düşündürüyor. 
Kurumların Siyasallaşması
İktidarın, kamu kurumlarını bağımsız ve tarafsız bir şekilde yönetmek yerine, partizanca atamalar ve politik yönlendirmelerle kontrol ettiği algısı yaygın. Örneğin, ASAL Araştırma’nın sahibi Adem Belede’nin iktidara yakın bir isim olduğu iddiaları, anket sonuçlarının bile manipülatif olabileceği şüphesini doğuruyor. Bu durum, vatandaşların kurumlara olan güvenini zedeliyor.
Liyakat Sorunu 
Kamu kurumlarında liyakat yerine sadakatin önceliklendirildiği algısı, profesyonel yönetim anlayışına zarar veriyor. TÜİK’te sık sık değişen yönetim kadroları ve tartışmalı atamalar, kurumun güvenilirliğini sorgulanır hale getirdi.
Söylem ve Eylem Çelişkisi
İktidarın ekonomik refah, adalet ve özgürlük vaatleri ile uygulamaları arasındaki tutarsızlık, vatandaşların hayal kırıklığına uğramasına neden oluyor. Örneğin, asgari ücret artışlarının TÜİK’in enflasyon verilerine değil, siyasi kararlara dayandırılması, kurumların güvenilirliğini gölgeliyor.
Medya Manipülasyonu
İktidarın medya üzerindeki etkisi, vatandaşların doğru bilgiye ulaşmasını zorlaştırıyor. İletişim Başkanlığı’nın koordineli iletişim modeli, bazılarınca manipülatif bir araç olarak görülüyor. Bu, kamuoyunun bağımsız haberciliğe olan güvenini sarsıyor.
Çözüm Önerileri
Güven krizini aşmak için iktidarın atması gereken adımlar açık. Şeffaflığı artırmak, liyakati önceliklendirmek, yargı bağımsızlığını güçlendirmek ve medyaya müdahaleyi azaltmak. Ancak, mevcut politik iklimde bu adımların atılması zor görünüyor. Alternatif olarak, sivil toplumun ve bağımsız medya kuruluşlarının kamuoyunu bilgilendirme ve denetleme rolü daha da önem kazanıyor. Vatandaşların katılımını teşvik eden, hesap verebilirliği artıran politikalar, uzun vadede güvenin yeniden inşasına katkı sağlayabilir.
Güven Krizi, Toplumun Aynası 
ASAL Araştırma’nın anketi, Türkiye’de kamu kurumlarına duyulan güvenin çöküşünü net bir şekilde ortaya koyuyor. Her dört kişiden birinin hiçbir kuruma güvenmemesi, sadece bir istatistik değil, aynı zamanda toplumun devletle ilişkisindeki derin bir kırılmanın göstergesi. 
Toplum Bilimciler: iktidarın, kurumları siyasi araçlar olarak kullanmaktan vazgeçip, şeffaf ve liyakate dayalı bir yönetim anlayışını benimsemesi, bu krizin çözümü için elzem olduğunu belirtirken, aksi takdirde, vatandaş ile devlet arasındaki uçurum daha da derinleşeceğini ve bu durumun güvensizlik, toplumsal huzursuzluk ve istikrarsızlık riskini artırabileceği uyarısında bulunuyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı