Yalan ve İftira Haberleri Deşifre Eden Özgür Basın Tehdit Altında!
Türkiye’de ki basın özgürlüğü, AKP iktidarı döneminde sistematik baskı altında var olma mücadelesi veriyor.
Özellikle Halk TV, Tele1, Cumhuriyet, Birgün... gibi muhalif medya organları, iktidarın hedef tahtasında yer alıyor.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) cezaları, reklam ambargoları, erişim engellemeleri ve hukuki baskılar, muhalif medyanın susturulması için kullanılan araçlardan sadece birkaçı.
RTÜK’ün Kılıcı: Sistematik Cezalar
Halk TV, Tele1, Cumhuriyet, Birgün Gazeteleri Türkiye’nin en çok izlene ve okunan medya organları olmasına rağmen, RTÜK tarafından sürekli cezalandırılıyor. 2025 yılında, bu kanallara verilen cezalar, iktidarın muhalif sesleri susturma çabasının açık bir göstergesi. Örneğin, 29 Mayıs 2025’te RTÜK, Halk TV’ye, İbrahim Kahveci’nin programında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine dayanarak yaptığı yorumlar nedeniyle “emin olunmayan bilgiyi yaymak” gerekçesiyle ceza kesti. Kahveci, bu cezanın absürtlüğünü sosyal medyada dile getirerek, “RTÜK, TÜİK verilerinden emin değiliz diyor. Televizyonda TÜİK verilerini söylemek bile suç olmuş” dedi.
RTÜK’ün cezaları sadece Halk TV ile sınırlı değil. 2020’de Halk TV ve Tele1, “eleştirel yayınlar” gerekçesiyle beşer gün yayın durdurma cezasına çarptırıldı. Bu cezalar, muhalif medyanın susturulması için bir “lisans iptali” tehdidi olarak görülüyor. RTÜK’ün yapısı, üyelerinin çoğunluğunun AKP tarafından atanması nedeniyle tarafsızlıktan uzak.
Bianet’in 2014 raporuna göre, RTÜK o yıl televizyon kanallarına 78 uyarı ve 254 para cezası verdi; cezaların büyük kısmı muhalif kanallara yönelikti.
Reklam Ambargosu: Kamu Kaynaklarıyla Yandaş Medya Besleniyor
Halk TV’nin karşılaştığı bir diğer baskı, kamu kurumlarının reklam ambargosu. Kanalın genel yayın yönetmeni Cafer Mahiroğlu, 29 Mayıs 2025’te yaptığı açıklamada, “Reyting ölçümlerine göre Türkiye’nin en çok izlenen haber kanalıyız ama kamu kurumları bir kuruşluk reklam vermez. Buna karşın RTÜK’ün her toplantısında ceza kesilir” dedi. Buna karşılık, iktidara yakın Turkuvaz Medya Grubu’na ait kanallar, kamu bankalarından en fazla reklam alan kuruluşlar arasında. HDP’nin 2021’de verdiği bir araştırma önergesine göre, kamu bankalarının reklamlarının büyük kısmı yandaş medyaya aktarılıyor; muhalif gazetelere ise “tek bir santim” reklam verilmiyor.
Bu ekonomik baskı, muhalif medyanın ayakta kalmasını zorlaştırıyor. Özgür medya, yüksek izlenme oranlarına rağmen reklam gelirlerinden mahrum bırakılırken, yandaş medya kamu kaynaklarıyla fonlanıyor. Bu durum, adil rekabeti ortadan kaldırarak medya sektörünü iktidarın kontrolüne sokuyor.
Erişim Engellemeleri ve Hukuki Taciz
AKP iktidarı, muhalif medyayı sadece cezalar ve ekonomik baskılarla değil, erişim engellemeleriyle de hedef alıyor. 2020’de Bold Medya’nın YouTube kanalı, TRT’nin şikayetleri üzerine askıya alındı. Kanal yönetimi, bu engellemenin “tamamen siyasi ve keyfi” olduğunu belirtti. Benzer şekilde, BirGün gazetesinin yargı skandalı haberleri ve gazeteci Timur Soykan’ın sosyal medya paylaşımları, erişim engellemelerine maruz kaldı.
Hukuki taciz de muhalif medyanın karşılaştığı bir diğer sorun. Gazetecilere yönelik davalar, tutuklamalar ve medya organlarının kapatılması, basın özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlıyor. 2016’daki darbe girişimi sonrası Gülen Hareketi’ne bağlı medya organlarının yanı sıra, IMC TV gibi Kürt hareketine yakın kanallar da kapatıldı. Cumhuriyet ve Sözcü gibi muhalif gazeteler üzerindeki baskılar da artarak devam ediyor.
Yargı Skandalında Muhalif Medyanın Sessizleştirilmesi
2023’te ortaya çıkan bir yargı skandalı, muhalif medyanın susturulma çabasını açıkça ortaya koydu. Bir başsavcının, adliyede rüşvet tarifesi oluşturulduğuna dair şikayet mektubu, BirGün gazetesi ve Timur Soykan tarafından kamuoyuna duyuruldu. Ancak, bu haber iktidar medyası tarafından görmezden gelindiği gibi, Halk TV ve Flash Haber’in ana haber bültenlerinde bile yer almadı. Skandal, muhalefet milletvekillerinin tepkileri ve Adalet Bakanı’nın soruşturma açıklaması sonrası ancak sınırlı bir şekilde gündeme geldi. Bu olay, muhalif medyanın hem iktidar hem de kendi içindeki çekingenlik nedeniyle nasıl etkisizleştirildiğini gösteriyor.
Havuz Medyası ve İktidarın Medya Kontrolü
AKP’nin medya üzerindeki tahakkümü, “havuz medyası” olarak adlandırılan sistemle pekişiyor. Vikipedi’ye göre, havuz medyası, AKP’ye yakın holdinglerin kamu ihalelerinden elde ettikleri gelirlerle medya kuruluşlarını satın almasıyla oluştu. ATV, Star TV ve Sabah gibi ana akım medya organları, bu yolla iktidarın kontrolüne geçti. Turkuvaz Medya Grubu, bu kuruluşların başında geliyor ve iktidar yanlısı yayınlarıyla biliniyor. Buna karşılık, muhalif medya organları ekonomik ve hukuki baskılarla mücadele etmek zorunda.
Gezi’den Bugüne: Muhalif Medyanın Yükselişi ve İktidarın Tepkisi
2013 Gezi Parkı protestoları, muhalif medyanın önemini ortaya koydu. Ana akım medya olayları karartırken, Halk TV, IMC TV ve Cumhuriyet gibi kuruluşlar halkın sesini duyurdu. Konda’nın 2014 raporuna göre, bu dönemde muhalif kanalların izleyici sayısı artarken, T24 ve Bianet gibi internet sitelerine ziyaretçi akını oldu. Ancak bu yükseliş, iktidarın muhalif medyaya yönelik baskılarını artırdı. 2020’de Erdoğan’ın sosyal medyayı “kaldırma” tehdidi, muhalif medyaya yönelik tahammülsüzlüğün bir başka göstergesiydi.
Basın Özgürlüğü Tehdit Altında
AKP iktidarının Halk TV ve muhalif medyaya yönelik politikaları, Türkiye’de basın özgürlüğünün ciddi bir tehdit altında olduğunu gösteriyor. RTÜK cezaları, reklam ambargoları, erişim engellemeleri ve hukuki taciz, muhalif medyanın susturulması için kullanılan birer araç. Ancak Halk TV, tüm bu baskılara rağmen halkın sesi olmaya devam ediyor. Özgür Çelik’in dediği gibi, “Halk TV yıllardır halkın geçim derdini, gençlerin sesini, hakikati halk adına dile getiriyor.”
Yine İş insanı ve Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu hakkında “ihaleye fesat karıştırma” ve “rüşvet vermek” suçlamalarıyla yakalama kararı çıkarılması ayrı bir baskı unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Bu baskılar, sadece medyayı değil, demokrasiyi de hedef alıyor. Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasında Reporters Without Borders’ın 2025 endeksinde 149. sırada yer alması, durumun vahametini ortaya koyuyor. AKP iktidarı, muhalif medyayı susturarak halkın haber alma hakkını engelliyor. Ancak, bütün baskılara rağmen özgür basının direnci, gerçeklerin karanlıkta kalmayacağını bir kez daha ortaya koyuyor. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıkan muhalif gazeteciler ülkede yaşananların gizli kalmaması için her platformda halkı bilgilendirmeye devam edeceklerini kararlılıkla dile getiriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder