Müfredatta Evrim Yok, Mucize Var: Eğitimde Bilimsellik Erozyonu!

AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bugüne kadar Türkiye’nin eğitim sistemi, bilim ve din arasındaki dengeyi sağlayamadığı için tartışmaların merkezinde yer almaya devam ediyor.

Ancak, mevcut sistemin bu iki unsuru uyumlu bir şekilde bir araya getirmek yerine, derin bir uçurum yarattığına dair eleştiriler giderek artıyor. 
Eğitim Sisteminde Bilim ve Din 
Çelişkili Bir İkilem
Türkiye’de eğitim, tarih boyunca ideolojik mücadelelerin bir yansıması olarak şekillendiği bilinen bir gerçek. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, eğitim politikaları genellikle iktidarların ideolojik önceliklerine göre belirlenmiş, bu da din ve bilim arasındaki dengeyi sık sık sekteye uğratıyor. PISA 2015 raporuna göre, Türkiye fen bilimlerinde 72 ülke arasında 52., okuduğunu anlamada ve matematikte 50. sırada yer alarak eğitim sisteminin bilimsel düşünceyi geliştirme konusundaki yetersizliklerini gözler önüne seriyor. Bu sonuçlar, öğrencilerin eleştirel düşünme ve problem çözme becerilerinden yoksun olduğunu, ezberci bir eğitim anlayışının hâkim olduğunu gösteriyor.

Din eğitimi ise, özellikle son yıllarda artan bir vurguyla müfredatta yer alıyor. Mevcut sistemde din eğitimi, sıklıkla ideolojik bir araç olarak kullanılıyor; bu da bilimsel düşünceyle çatışan bir dogmatizm riskini artırıyor. Örneğin, evrim teorisinin müfredattan çıkarılması ya da bilimsel gerçeklerin dini söylemlerle gölgelenmesi, öğrencilerin rasyonel düşünme yeteneklerini baltalıyor.
Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Türk eğitim sistemi, öğrencileri eleştirel düşünmeye teşvik etmek yerine, bilgiyi ezberlemeye yöneltiyor. Nurettin Topçu’nun 1940-1975 yılları arasında yaptığı eleştiriler, bugün de geçerliliğini koruyor: Eğitim, bireylerin yaratıcılığını ve düşünme yeteneğini harekete geçirmekten uzak. Çözüm olarak, müfredatın sorgulayıcı ve analitik düşünceyi merkeze alan bir yaklaşımla yeniden tasarlanması gerekiyor.
Din Eğitimi ve Bilimsel Yaklaşım Çatışması 
Din eğitimi, evrensel değerler ve etik üzerine odaklanmak yerine, belirli bir ideolojik çerçeveye sıkışmış durumda. Bu, öğrencilerin bilimsel gerçeklere şüpheyle yaklaşmasına neden oluyor. Öneri: Din eğitimi, Prof. Dr. Bülent Çelikel’in vurguladığı gibi, eleştirel düşünme ve öz eleştiriyi teşvik edecek şekilde yapılandırılmalı. Bilimsel müfredatla entegre bir din eğitimi, öğrencilerin hem manevi hem de entelektüel gelişimini destekleyebilir.
İdeolojik Müdahaleler
Eğitim, iktidarların ideolojik ajandalarına göre şekillendiriliyor. Örneğin, TRT’nin dini yayınlarının belirli bir cemaatin kontrolüne geçtiği iddiaları, devletin eğitim ve medya organlarını ideolojik araçlar olarak kullanma eğilimini gösteriyor. Çözüm olarak, eğitim politikalarının ideolojilerden arındırılması ve bağımsız bir eğitim kurulu tarafından denetlenmesi şart.
Öğretmenlerin Rolü
Öğretmenler, bilimsel ve eleştirel düşüncenin taşıyıcıları olmalı. Ancak, mevcut sistemde öğretmenler, resmi ideolojinin bekçisi gibi konumlandırılıyor. 
Öğretmen yetiştirme programları, özgürlükçü ve sorgulayıcı bir yaklaşımla yenilenmeli; öğretmenlere daha fazla özerklik tanınmalı.
Bilimden Kopuş ve İdeolojik Körlük
Mevcut iktidar, eğitim sistemini modernize etme iddiasıyla yola çıksa da, uygulamalar bilimsel düşünceyi güçlendirmekten çok, ideolojik bir çerçeve oluşturmaya odaklanmış görünüyor. Eğitim bütçesinin artırılmasına rağmen, PISA sonuçlarında ilerleme kaydedilememesi, kaynakların yanlış kullanıldığını ve yapısal sorunlara çözüm üretilmediğini gösteriyor. İktidarın, evrim teorisi gibi bilimsel konuları müfredattan çıkarması, genç nesillerin çağdaş bilimsel gelişmelerden uzaklaşmasına yol açıyor. Bu, Türkiye’yi küresel rekabette geri bırakırken, gençlerin eleştirel düşünme yeteneklerini köreltiyor.
Ayrıca, din eğitimine yapılan aşırı vurgu, öğrencilerin dini değerleri anlamaktan çok, belirli bir ideolojik bakış açısını benimsemeye zorlanmasına neden oluyor. İktidarın, eğitimi bir “kültürel tekelleşme” aracı olarak kullanma eğilimi, toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor. Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın sert eleştirisi de bu noktada dikkat çekiyor: “Hiçbir yerde eğitim bu kadar soysuzlaşmış değil” diyerek, sistemin geleceğe dair karanlık bir tablo çizdiğini vurguluyor.
Birlik ve Uzlaşıya İhtiyaç Var
Türkiye’nin eğitim sistemi, din ve bilim arasındaki uçurumu kapatmak için köklü bir reforma ihtiyaç duyuyor. İktidar, ideolojik çıkarları bir kenara bırakarak, eğitimi evrensel değerler ve bilimsel ilkeler üzerine inşa etmeli. Öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirecek, din ve bilimi çatışan değil, birbirini tamamlayan unsurlar olarak sunacak bir müfredat şart. Aksi takdirde, Türkiye’nin genç nesilleri, çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerden yoksun kalarak, küresel arenada rekabet edemez hale gelecektir.
Çözüm Önerisi
Eğitim Bilimciler uyarıyor: Eğitimde çokkültürlü ve interdisipliner bir yaklaşım benimsenmeli; bilimsel düşünce ve etik değerler bir arada öğretilmeli. İktidar, eğitimi siyasi bir araç olarak kullanmaktan vazgeçmeli ve bağımsız bir eğitim reformu komisyonu kurulması gerektiğinin altını çiziyor.
Sorgulayan, araştıran bir nesil yetiştirmek için toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla, din ve bilim arasında köprü kuracak bir eğitim sistemi inşa edilmesi çağrısında bulunuyor.












Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı