Kapalı Kapılar Ardında Hazırlanan İklim Kanunu Halka Değil, Sermayeye Hizmet Ediyor!
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşmeleri devam eden İklim Kanunu Teklifi, hükümet tarafından "2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi" ve "Yeşil Büyüme" vizyonuyla sunulsa da, çevreciler ve muhalefet partileri tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor.
Çevreciler, teklifin içeriğinin ve hazırlanma sürecinin "sermaye odaklı" ve "çevresel gerçeklerden uzak" olduğunu belirtiyor. İşte bu eleştirilerin temel nedenleri:
Karbon Ticaretine Odaklanma ve "Kirletme Hakkı" Tanıma
Çevrecilere göre, İklim Kanunu Teklifi, çevresel sorunları çözmek yerine karbon ticaretine dayalı bir piyasa mekanizması oluşturmayı önceliklendiriyor. Teklifteki Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) gibi uygulamalar, büyük şirketlere "kirletme hakkı" tanıyarak çevresel sorumluluklarından kaçma imkanı sunuyor.
TMMOB, bu sistemin "parası olan kirletebilir" anlayışını meşrulaştırdığını ve gerçek emisyon azaltımına katkı sağlamadığını vurguluyor. Eleştirenler, teklifin uluslararası ve yerli sermaye gruplarının çıkarları doğrultusunda şekillendiğini ve amacının iklim politikası geliştirmek değil, karbon ticaretini hayata geçirmek olduğunu belirtiyor. Kısacası, iktidarın iklim krizini bir fırsat olarak görerek çevresel korumadan çok kalkınmayı ve sermaye çıkarlarını önceliklendirdiği iddia ediliyor.
Şeffaflık ve Katılımcılık Eksikliği
Teklifin hazırlanma süreci, çevreciler ve sivil toplum kuruluşları tarafından "kapalı kapılar ardında" yürütülmekle suçlanıyor. İlgili meslek odaları, çevre örgütleri ve uzmanların görüşleri alınmadan hazırlanan teklifin, kamuoyunda yeterince tartışılmadığı belirtiliyor. TBMM Çevre Komisyonu'nda hızla kabul edilerek Genel Kurul'a taşınması da eleştirilere neden oldu.
Çevreciler, iklim değişikliği gibi hayati bir konuda toplumsal mutabakatın bu yaklaşımla engellendiğini düşünüyor. Greenpeace Akdeniz de teklifin doğayı ve toplumu koruyacak güçlü bir çerçeve sunmak yerine ciddi eksiklikler ve boşluklar içerdiğini ifade ediyor.
Somut Hedef ve Çözüm Eksikliği
Teklifin iklim değişikliğiyle mücadelede somut ara hedefler ve bağlayıcı düzenlemeler içermediği eleştirisi yapılıyor. Örneğin, 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi'ne ulaşmak için sektörel bazda emisyon azaltım yol haritaları veya fosil yakıt kullanımını sınırlayıcı politikaların bulunmadığı belirtiliyor.
Uzmanlar, teklifin yalnızca bir piyasa yaratılmasına yarayacağını, iklim değişikliğini durdurmaya yetmeyeceğini ifade ediyor. Ayrıca, meteorolojik verilere dayalı risk analizleri veya afetlere karşı koruyucu önlemler gibi bilimsel temelli çözümlerin de teklifte yer almadığına dikkat çekiliyor. Bu durum, iktidarın iklim krizini yeterince ciddiye almadığı şeklinde yorumlanıyor.
İklim Adaleti ve Adil Geçiş Kavramlarının Yetersizliği
Teklifte "iklim adaleti" ve "adil geçiş" gibi kavramlar yer alsa da, bu kavramlara dair somut düzenlemelerin bulunmadığı vurgulanıyor. İklim değişikliğinden en çok etkilenecek olan kadınlar, çocuklar ve yoksul kesimler için koruyucu önlemler veya karbon yoğun sektörlerde çalışan işçilerin iş kaybına karşı sosyal destek mekanizmalarının öngörülmediği belirtiliyor.
Muhalefet partileri, bu teklifin bir "karbon piyasası düzenleme kanunu" olduğunu ve derin yoksulluğu ortadan kaldıracak bir sistem yerine sermayeyi güçlendirmeyi seçtiğini ifade ediyor. Eleştirenler, iktidarın bu kavramları kullanarak çevreci bir imaj yaratmaya çalıştığını ancak bunların içinin boş olduğunu savunuyor.
Doğa ve Halk Odaklı Olmaktan Uzaklaşma
Muhalefet milletvekilleri ve çevreciler, teklifin doğayı ve halkı değil, büyük şirketleri ve uluslararası sermayeyi koruduğunu savunuyor. Teklifte kömür santrallerinin kapatılması, toplu taşımanın teşviki veya doğa tahribatına yol açan projelerin durdurulması gibi çevreci adımların yer almadığı belirtiliyor.
DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, "Bu teklifte halktan yana hiçbir şey yok" derken, Yeni Yol Partisi Milletvekili Selçuk Özdağ da teklifin çevresel tahribatı durdurmaktan uzak olduğunu vurguluyor. Kısacası, iktidarın iklim kanunuyla çevreyi koruma iddiasında bulunurken, doğa tahribatına yol açan projelere ve fosil yakıt teşviklerine devam ettiği öne sürülüyor.
Gerçek Bir İklim Kanunu Nasıl Olmalı?
Çevreciler, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelede etkili bir kanuna ihtiyacı olduğunu kabul ederken, mevcut teklifin beklentileri karşılamadığını belirtiyor.
Kapalı kapılar ardında hazırlanan iklim kanununun, halka değil, sermayeye hizmet ettiğini her platformda dile getiren çevreciler, gerçek bir iklim kanunununda olması gerekenleri şöyle sıralıyor:
-Somut ve bağlayıcı emisyon azaltım hedefleri,
-Fosil yakıt teşviklerinin kaldırılması ve yenilenebilir enerjiye geçiş,
-Şeffaf ve katılımcı bir hazırlık süreci,
-İklim adaleti ve adil geçiş için sosyal politikalar,
-Doğa ve halk odaklı çözümler.
-Çevreciler, mevcut teklifin doğayı ve toplumu korumaktan çok, karbon ticaretine dayalı bir piyasa yaratmayı amaçladığını belirterek, iktidarı halkın, doğanın ve gelecek nesillerin çıkarlarını önceleyen bir iklim yasası için adım atmaya çağırıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder