İhraç Ürünleri Geri Dönüyor, Halk Sağlığı Tehdit Altında!
Türkiye, tarım ürünleri ihracatında Avrupa Birliği’nin (AB) Gıda ve Yem için Hızlı Alarm Sistemi (RASFF) 2024 verilerine göre pestisit kalıntıları nedeniyle en çok bildirim alan ikinci ülke konumunda.
Bu utanç verici tablo, hem ihracat gelirlerini baltalıyor hem de iç piyasada tüketilen gıdaların güvenilirliği konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor. Ancak, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın şeffaflıktan uzak tutumu, geri dönen ürünlerin akıbetine dair belirsizlikleri artırıyor ve halk sağlığını riske atıyor.
Muhalefet milletvekillerinin ısrarlı sorularına rağmen, iktidarın bu konuda sessiz kalması, denetim eksiklikleri ve kamuoyunu bilgilendirme konusundaki isteksizliği, Türkiye’nin gıda güvenliği politikasındaki derin sorunları gözler önüne seriyor.
Avrupa’dan Geri Dönen Ürünler: Bir Utanç Tablosu
RASFF verilerine göre, 2024 yılında Türkiye’den ihraç edilen tarım ürünlerinde 139 pestisit bildirimi yapıldı ve bu bildirimlerin 98’i “ciddi riskli” olarak sınıflandırıldı. Biber, limon, incir, üzüm, nar ve domates gibi ürünlerde tespit edilen yüksek pestisit kalıntıları, AB tarafından sıkı denetimlere tabi tutuluyor. Örneğin, Almanya’da antep fıstığında aflatoksin, Polonya’da limonlarda buprofezin ve etoksazol, Romanya’da domateslerde indoxacarb gibi yasaklı veya limit üstü pestisitler tespit edildi. Türkiye, Hindistan’ın ardından pestisit kaynaklı bildirimlerde ikinci sıraya yerleşirken, bu durum ihracatçıların rekabet gücünü zedeliyor ve Türkiye’nin tarım ürünleri imajını uluslararası alanda lekeliyor.
Geri Dönen Ürünlere Ne Oluyor?
Avrupa’dan iade edilen ürünlerin akıbeti, kamuoyunda en çok tartışılan konulardan biri. Tarım ve Orman Bakanlığı, iade edilen ürünlerin mevzuata uygun olmaması durumunda imha edildiğini iddia ediyor. Ancak, bu imha süreçlerinin nasıl gerçekleştiği, hangi ürünlerin imha edildiği ya da başka ülkelere gönderilip gönderilmediği konusunda şeffaf bir bilgi paylaşılmıyor. Eski Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör’ün çarpıcı açıklamaları, bu konudaki şüpheleri derinleştiriyor: “40-50 yıllık meslek hayatımda imha edildiğine rastlamadım. Bakanlık imha ettiğini söylüyor ama fotoğraflarla kanıtlanması gerekir. Bu ürünler genellikle Irak, İran, Suriye gibi ülkelere daha düşük fiyatlarla satılıyor.”
Daha da endişe verici olan, bazı uzmanların ve sivil toplum kuruluşlarının, iade edilen ürünlerin iç piyasaya sürülebileceği yönündeki iddiaları. CHP ve İYİ Parti milletvekilleri, bu ürünlerin iç piyasada tüketilip tüketilmediğini defalarca TBMM gündemine taşısa da, Bakanlık’tan tatmin edici bir yanıt alınamadı. Bu belirsizlik, halkın sağlıklı gıdaya erişim hakkını tehdit ediyor ve denetim mekanizmalarındaki eksiklikleri gözler önüne seriyor.
İç Piyasada Denetim Yetersiz, Şeffaflık Sıfır
Türkiye’de iç piyasada tüketilen sebze ve meyvelerdeki pestisit kalıntılarına yönelik denetimlerin yetersizliği, uzmanlar tarafından sıkça eleştiriliyor. Greenpeace Türkiye Gıda Kampanya Sorumlusu Duygu Kural, “Ülke içindeki pestisit analizleri açıklanmıyor. Bakanlık, Kalıntı Eylem Planı uyguladığını ve denetimler yaptığını söylüyor, ancak sonuçlar şeffaf bir şekilde paylaşılmıyor” diyerek bu konudaki eksikliğe dikkat çekiyor. 2021-2023 yılları arasında 250 bin pestisit denetimi yapıldığı belirtilse de, bu denetimlerin sonuçları kamuoyuyla paylaşılmıyor. Bakanlık, sadece genel bir “pestisit kalıntı oranı %35 azaldı” açıklamasıyla yetiniyor, ancak hangi ürünlerde ne tür kalıntılar tespit edildiği, bu ürünlere ne olduğu ya da hangi yaptırımların uygulandığına dair hiçbir veri sunulmuyor.
Greenpeace’in “Pestisitler ve Çocuklar” raporuna göre, İstanbul’da satılan 14 farklı sebze ve meyvede sağlığı tehdit edebilecek düzeyde pestisit kalıntısı tespit edildi. Salamura yaprak, yeşil biber ve ıspanak gibi ürünlerdeki yüksek kalıntılar, özellikle çocuklar için ciddi riskler barındırıyor. Ancak, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu tür raporlara verdiği yanıtlar, genelde “denetim yapıyoruz” klişesinden öteye gitmiyor. Bakanlığın, Gıda Güvenliği Bilgi Sistemi’ni (GGBS) halkın erişimine açması yönündeki çağrılar ise cevapsız kalıyor.
Yasaklı Pestisitler Hala Kullanılıyor!
Daha da vahim olan, AB tarafından yasaklanan pestisitlerin Türkiye’de hâlâ kullanılıyor olması. Örneğin, 2021’de kullanımı sonlandırılan klorpirifos-metil, 2024’te mandalina, biber, limon ve portakalda tespit edildi. Fenbutatin Oxide, Aldicarb, Chlorothalonil gibi yasaklı maddelerin ihracata giden ürünlerde bulunması, Türkiye’deki denetimlerin yetersizliğini ve yasakların etkin bir şekilde uygulanmadığını gösteriyor. Uzmanlar, bu durumun hem insan sağlığını hem de çevreyi tehdit ettiğini vurguluyor. Pestisitler, kanser, nörolojik bozukluklar ve endokrin sistem hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açarken, toprak, su ve biyoçeşitliliği de yok ediyor.
İktidarın Vurdumduymazlığı ve Çözüm Önerileri
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın pestisit krizine yaklaşımı, “sorun yok” retoriğiyle sınırlı kalıyor. Bakanlık, 223 maddenin AB ile uyumlu olarak yasaklandığını iddia etse de, yasaklı maddelerin hâlâ piyasada bulunması ve denetim sonuçlarının şeffaf bir şekilde paylaşılmaması, bu iddiaları gölgede bırakıyor. İktidar, muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının şeffaflık taleplerine kulak tıkarken, halkın sağlıklı gıdaya erişim hakkı adeta hiçe sayılıyor.
Uzmanlar, sorunun çözümü için şu adımların atılmasını öneriyor:
Şeffaflık: İç piyasada yapılan pestisit denetimlerinin sonuçları, ürün bazında ve detaylı bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmalı. Gıda Güvenliği Bilgi Sistemi halkın erişimine açılmalı.
Denetimlerin Artırılması: Tarladan sofraya kadar tüm zincirde etkin denetimler yapılmalı, özellikle hasat öncesi pestisit kullanımı sıkı bir şekilde kontrol edilmeli.
Organik Tarım ve Biyolojik Mücadele: Pestisit kullanımını azaltmak için organik tarım teşvik edilmeli, biyolojik mücadele yöntemleri yaygınlaştırılmalı.
Yasaklı Maddelerin Takibi: Yasaklı pestisitlerin piyasadan tamamen çekilmesi için etkili mekanizmalar kurulmalı ve kaçak kullanımın önüne geçilmeli.
Eğitim ve Farkındalık: Çiftçilere, pestisitlerin zararları ve alternatif yöntemler konusunda eğitimler verilmeli.
Halk Sağlığı mı, İhracat Gelirleri mi?
Türkiye’nin pestisit krizi, sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda bir halk sağlığı meselesi. Avrupa’dan geri dönen ürünler, denetim eksiklikleri ve şeffaflık yoksunluğu, halkın güvenini sarsıyor. İktidarın, “her şey kontrol altında” söylemi, ne yazık ki gerçeği yansıtmıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı, halkın sağlıklı gıdaya erişim hakkını korumak yerine, sorunu halı altına süpürmeyi tercih ediyor. Türkiye, tarım zehirlerinden arınmış bir geleceği hak ediyor; ancak bu, şeffaf, kararlı ve bilim odaklı bir tarım politikası olmadan mümkün görünmüyor.
İktidar, bu konuda daha ne kadar sessiz kalacak? Halk sağlığı mı, yoksa ihracat gelirleri mi öncelikli olacak? Sorular cevapsız, endişeler ise büyümeye devam ediyor.
Yorumlar
Yorum Gönder