Özgür Özel’e Yumruk, Demokrasiye Tehdit: İktidar Nerede?”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreni çıkışında, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünde yumruklu bir saldırıya uğradı.

66 yaşındaki saldırgan Selçuk Tengioğlu’nun, 2004 yılında iki çocuğunu öldürmekten sabıkalı olduğu ve 2020’de şartlı tahliye edildiği ortaya çıktı. Bu olay, Türkiye’nin siyasi atmosferindeki gerilimi ve kutuplaşmayı bir kez daha gözler önüne sererken, iktidarın bu saldırıda dolaylı ya da doğrudan sorumluluğu olup olmadığı sorusu tartışma konusu oldu. 

Siyaset bilimciler ve iletişim uzmanları, iktidarın politik söylemlerine, güvenlik zaafiyetlerine ve toplumsal kutuplaşmaya dikkat çekiyor.
İktidarın Hedef Gösterici Söylemi
Saldırının ardından muhalefet partileri ve bazı sivil toplum kuruluşları, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ittifakının, muhalefeti hedef alan söylemlerinin bu tür şiddet olaylarını tetiklediğini savundu. Özellikle son yıllarda, CHP liderlerine yönelik “terörle ilişkilendirme” veya “vatan hainliği” gibi ithamların, toplumsal gerilimi artırdığı belirtiliyor ve
iktidarın, muhalefeti “tehdit” olarak konumlandıran söylemleri, bireysel şiddet eylemlerini cesaretlendirdiğine dikkat çekiliyor.

Geçmişte Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta yapılan saldırı gibi olaylarda, faillerin cezasız kalması ya da hafif cezalar alması, yeni provokasyonlara zemin mi hazırlıyor?

İktidar, bu tür olayları kınarken neden daha net bir şekilde kendi söylemlerini sorgulamıyor?

Örneğin, bazı X paylaşımlarında, iktidarın “telef etme” gibi söylemlerinin, kendini “Osmanlı çocuğu” olarak tanımlayan saldırgan gibi bireyleri harekete geçirebileceği iddia edildi. Bu tür söylemlerin, özellikle ekonomik ve sosyal kriz dönemlerinde, öfkeli bireyleri muhalefete yöneltmek için bir araç olarak kullanıldığına işaret ediliyor.

Güvenlik Zaafiyeti ve Organizasyon Şüphesi
Olayın detayları, güvenlik önlemlerindeki eksiklikleri de gündeme getirdi. CHP liderinin makam aracının kapalı otoparka alınmaması ve Özel’in kalabalık bir alanda yürümesi, saldırganın ona yaklaşmasını kolaylaştırdı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, bu durumun bir talimatla ilgili olmadığını savunsa da, CHP İstanbul İl Örgütü, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Özbek hakkında şikayette bulundu. 

Makam aracının otoparka alınmaması, kasıtlı bir güvenlik zaafiyeti miydi, yoksa organizasyonel bir hata mı?

Saldırganın sabıkalı bir kişi olması ve tören alanında bulunması, istihbarat eksikliğini mi işaret ediyor?

İktidar, muhalefet liderlerinin güvenliğini sağlamak için yeterli adımları atıyor mu, yoksa bu tür olaylar bilinçli bir şekilde “göz yumulan” provokasyonlar mı?

Bazı X kullanıcıları, CHP’nin polisin önerdiği güvenli alanı kullanmayı reddettiği iddiasına karşın, bu durumun iktidarın güvenlik politikalarındaki tutarsızlığını örtbas etmek için kullanıldığını öne sürdü.
Toplumsal Kutuplaşma ve Provokasyon İklimi
Saldırının, Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreni gibi barış ve kardeşlik mesajlarının ön planda olduğu bir ortamda gerçekleşmesi, olayın provokatif bir amaç taşıdığı şüphelerini artırdı. DEM Parti, saldırıyı “barış ve demokratik toplum arayışına yönelik bir provokasyon” olarak nitelendirdi. 

İktidarın kutuplaştırıcı politikaları, bu tür olayları toplumsal bir “patlama noktası” olarak mı kullanıyor?

Saldırganın “Osmanlı çocuğu” ifadesi, milliyetçi retoriklerin bireyler üzerinde nasıl bir etki yarattığını gösteriyor mu?

İktidar, bu tür olayları kendi lehine çevirmek için manipülatif bir şekilde mi kullanıyor?

Özgür Özel’in saldırı sonrası yaptığı açıklamada, “Kutuplaşmanın kimseye faydası yok” diyerek sivil siyaseti savunma çağrısı, bu tartışmalara bir yanıt olarak değerlendirildi. Ancak, iktidarın bu çağrıya nasıl yanıt vereceği merak konusu.
Saldırganın Profili ve İktidarın Ceza Politikaları
Saldırgan Selçuk Tengioğlu’nun, 2004’te iki çocuğunu öldürdüğü ve 2020’de şartlı tahliye edildiği bilgisi, iktidarın ceza infaz politikalarını da sorgulattı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, saldırganın tahliyesinin 2005 öncesi mevzuata dayandığını savundu. 

İktidarın “cezasızlık” kültürü, bu tür suçluların topluma entegre olmadan serbest kalmasına mı yol açıyor?

Saldırganın sabıkalı geçmişi, olay öncesinde neden takip edilmedi?

İktidar, bu tür olayları “bireysel” olarak nitelendirerek, siyasi sorumluluktan kaçıyor mu?

Bazı sosyal medya paylaşımları, saldırganın tahliyesinin, iktidarın “suçluları koruma” politikalarının bir sonucu olduğunu öne sürdü.
İktidarın Sorumluluğu
Özgür Özel’e yapılan saldırının yalnızca bireysel bir eylem olmadığını, aksine iktidarın söylemleri, güvenlik politikaları ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştiren yaklaşımlarının bir yansıması olabileceğini gösteriyor. İktidarın, muhalefeti hedef alan söylemlerini gözden geçirmesi, güvenlik zaafiyetlerini gidermesi ve cezasızlık algısını ortadan kaldırması gerektiği açık. Aksi takdirde, bu tür olaylar, Türkiye’nin demokrasi ve toplumsal barış arayışına zarar vermeye devam edecek.

Özgür Özel’in, “Tehditler bizi yıldıracak olsa, Cumhuriyet’i kuran partinin genel başkanı olmazdık” sözü, CHP’nin kararlılığını ortaya koyarken, iktidarın bu olaydan ders çıkarıp çıkarmayacağı, önümüzdeki günlerde daha net anlaşılacak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı