İmamoğlu’nun Hukuksuzca, Tutuklanması, Bir Kişinin Değil, Bir Ülkenin Trajedisidir
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, Türkiye’nin hukuk serüveninde bir dönüm noktası değil, bir çöküş anıdır. İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı, milyonların iradesini sırtında taşıyan bir isim, bir sabah ansızın “suç örgütü lideri” yaftasıyla gözaltına alındı, ardından demir parmaklıkların ardına gönderildi.
Neden? Yolsuzluk mu? Terör mü? Yoksa sadece iktidarın hoşuna gitmeyen bir gölge mi?
İktidar, adaleti bir sihirbaz şapkasına çevirdi. İçinden tavşan çıkmasını beklerken, her seferinde bir başka muhalifin kelepçeli elleri beliriyor. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, bu şapkanın son numarası. Yolsuzluk iddiaları, gizli tanıklar, “kent uzlaşısı” gibi kulağa afili gelen ama içi boş kavramlar… Hepsi, bir sihirbazın sahte hamleleri gibi önümüze seriliyor. Peki, ya deliller? Onlar nerede? İktidarın masasında, bir bardak çayın yanında, “sonra açıklarız” notuyla mı duruyor?
Bu bir intikam senaryosu mu? İmamoğlu, 2019’da İstanbul’u iki kez kazanarak iktidarın en büyük kalesini yerle bir etti. O gün bugündür, bu yenilgi hazmedilemedi. Şimdi, “madem sandıkta yenemiyoruz, o zaman yargıyla alt ederiz” mantığı devreye giriyor. Hukuk mu? O, sadece bir araç; Ama unuttukları bir şey var: Halk, bu oyunu izliyor ve piyonların kime hizmet ettiğini çok iyi görüyor.
Absürt bir tiyatro sahnesi düşünün. Başrolde Ekrem İmamoğlu, suçlamalar ise öyle karmakarışık ki, Kafka bile “bu kadarı fazla” derdi. “Suç örgütü kurmak” mı? İstanbul’a metro yapmak, süt dağıtmak, kent lokantaları ve park açmak suç örgütü faaliyeti mi oldu? “Teröre yardım” mı? Hangi terör, hangi yardım? İktidar, bir suç bulamayınca, suç icat etme sanatını devreye soktu. Gizli tanıklar sahneye çıkıyor, senaryo yazılıyor, ama izleyiciler alkışlamıyor; çünkü bu tiyatroda gerçeklik yok, sadece kötü bir kurgu var.
İktidar, korkuyor. İmamoğlu’nun gölgesi büyüdükçe, sandıktaki gücü arttıkça, panik başlıyor. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olma yolunda ilerleyen bir isim, birden “tehlikeli” hale geliyor. Çözüm? Onu susturmak, hapsetmek, halkın gözünden düşürmek. Ama burada bir terslik var: Her baskı, her hukuksuzluk, İmamoğlu’nu daha da büyütüyor. İktidar, kendi kazdığı kuyuya düşüyor; çünkü adaletsizlik, isyanı körüklüyor.
Bu, sadece İmamoğlu’na değil, demokrasiye vurulan bir darbe. Seçilmiş bir lideri, delilsiz, mesnetsiz suçlamalarla cezaevine göndermek, milletin iradesini hiçe saymaktır. İktidar, “hukuk devleti” masalını anlatadursun, gerçekte bir kabile rejimi inşa ediyor. Hakimler emir alıyor, savcılar kalemlerini iktidarın notlarıyla dolduruyor, halk ise sokaklarda “bu kadarı fazla” diye haykırıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun hukuksuzca, haksızca tutuklanması, bir kişinin değil, bir ülkenin trajedisidir. İktidar, bu hamlesiyle adaleti değil, kendini bitiriyor. Çünkü tarih şunu öğretir: Zulümle inşa edilen hiçbir düzen ayakta kalmaz. Ez cümle, halkın mücadelesi bitmedi. Sandık, sokaklar, vicdanlar konuşacak; ve o gün trajedi yerini umuda bırakırken, Saraçhane protestoları sırasında tutuklanan genç Berkay Gezgin'in Ekrem İmamoğlu'na dediği gibi, "Her Şey Çok Güzel Olacak."
Yorumlar
Yorum Gönder