Topluma Yönelik Baskı Artıyor, Hakim Kararı Olmadan Evlerde Arama Yapılabilecek!
Dijital dünyadaki tehditlere karşı AKP tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan Siber Güvenlik Kanun Teklifine muhalefet tepkili.
İktidar, dijital dünyadaki tehditlere karşı önlem almayı amaçladığını savunsa da, muhalefet partileri, içeriği incelendiğinde, bireysel özgürlükler ve ifade hürriyeti açısından ciddi endişeler doğurabilecek maddeler barındırdığına dikkat çekiyor ve tepki gösteriyor.
Merkezi Bir Otorite mi? Aşırı Yetkilendirme mi?
Teklif, Siber Güvenlik Başkanlığı adı altında yeni bir idari yapı öngörüyor. Saray, kamu kurumları ve özel sektör dahil olmak üzere bütün dijital sistemleri denetleme, veri toplama ve siber tehditleri izleme yetkisine sahip olacak. CHP Aydın Milletvekili Hukukçu, Süleyman Bülbül, bu yetkinin, siber güvenliğin ötesinde geniş çaplı bir gözetim sistemine dönüşebileceğini belirterek, özellikle, kamu kurumları ve kritik altyapılar başta olmak üzere, dijital sistemlerin log kayıtlarının bu başkanlık bünyesinde toplanacak olması kişisel verilerin gizliliği açısından ciddi riskler barındırdığına vurgu yaparak tepki gösterdi.
Veri Güvenliği mi? Devlet Gözetimi mi?
Kulislerden.blogspot.com'a konuşan TBMM Adalet Komisyonu CHP Sözcüsü Süleyman Bülbül'ün kanun teklifi ile ilgili eleştirileri ve uyarıları şöyle:
"Siber saldırıları engelleme" gerekçesiyle kamu kurumları ve özel şirketlerden veri talep edebilme yetkisi veriyor. Bu kapsamda, "gerekli görülen" bilgilerin, Başkanlık tarafından loglanması ve analiz edilmesi öngörülüyor. Ancak, bu verilerin hangi koşullarda saklanacağı ve nasıl kullanılacağı belirsiz.
Ayrıca, teklifin kişisel verilerin korunması ilkesine nasıl uyacağı da muğlak. Mevcut düzenlemelere göre Kişisel Verileri Koruma Kurumu'nun yetki alanına giren konular, bu kanunla Siber Güvenlik Başkanlığı'nın müdahale alanına çekiliyor. Bu, özel hayatın gizliliği ilkesinin ihlal edilmesine neden olabilir.
Siber Güvenlik Mi, Dijital Sansür Mü?
Kanun teklifinin "cezai hükümler" bölümü, siber suçlar adı altında ifade özgürlüğünü de tehdit edebilecek maddeler içeriyor. Özellikle, "yanıltıcı bilgi yayma", "veri sızıntısı oluşturma" veya "siber güvenliği tehlikeye atacak içerik paylaşma" gibi muğlak ifadeler yer alıyor. Bu ifadeler, eleştirel içerik üreten gazeteciler, araştırmacılar ve sosyal medya kullanıcıları için tehdit oluşturabilir.
Örneğin, kamuya ait bir veri ihlalini haberleştiren bir gazeteci, “veri sızıntısı yaptığı” gerekçesiyle 3 ila 5 yıl hapis cezasına çarptırılabilir. Yani, halkın haber alma hakkı, bu düzenlemeyle doğrudan sınırlandırılabilir.
Hapis Cezaları ve Ağır Para Cezaları
Teklifte, siber suçlara yönelik katı cezai yaptırımlar öngörülüyor. Siber saldırı gerçekleştirenler, kişisel veya kurumsal verileri izinsiz paylaşanlar 8 ila 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılabilir. Ancak, "siber güvenliği tehdit eden kişi veya kurumlar hakkında yanıltıcı haber yaymak" gibi muğlak ifadeler, kötüye kullanılabilecek bir yasal zemin yaratıyor.
Ayrıca, şirketler için 100 milyon TL’ye kadar para cezası öngörülmesi, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri zor durumda bırakabilir.
Güvenlik Adına Özgürlüklerden Vazgeçilmeli mi?
Siber tehditlerin arttığı bir dönemde güçlü bir siber güvenlik stratejisi elbette gereklidir. Ancak bu strateji, şeffaf ve hesap verebilir olmalıdır. Bu teklif, kapsamlı devlet gözetimi, ifade özgürlüğüne yönelik potansiyel tehditler ve kişisel verilerin korunmasına yönelik eksiklikler nedeniyle ciddi endişeler yaratmaktadır.
Eğer bu yasa şeffaf ve hesap verebilir bir çerçeveyle düzenlenmezse, siber güvenlik bahanesiyle yeni bir dijital denetim mekanizması oluşturulabilir. Türkiye’nin özgür internet ortamını ve demokratik değerlerini koruyabilmesi için, bu teklifin yeniden değerlendirilmesi ve bağımsız denetim mekanizmalarının eklenmesi şarttır. Topluma yönelik baskı artıyor, hakim kararı olmadan evlerde arama yapılabilecek! AKP, özel hayatın gizliliği ilkesini ihlal edecek olan teklifini derhal geri çekmeli!"
Yorumlar
Yorum Gönder