Muhalefete, Kayyumdan Sonra Fezleke Darbesi: İktidar Zemin Mi Kaybediyor!
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sevk edilen 17 yeni fezleke, siyasetin gündemine bomba gibi düştü.
İktidarın muhalefete yönelik kayyum ve fezlekele baskısı siyaset kulislerinde, iktidarı ilk seçimde bitirecek bir hamle olarak değerlendirildi.
Meclis Başkanlığına gönderilen ve dokunulmazlıklarının kaldırılması istenen 14 milletvekili arasında, ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve DEM Parti Eş Genel Başkanı Tulay Hatimoğulları, DEM Parti Grup Başkanvekili Saruhan Oluç gibi önemli isimlerin bulunması, kulislerde, muhalefete yönelik sistematik bir baskının işareti olarak yorumlandı.
Son dönemde iktidar bloğu tarafından sıkça başvurulan fezlekeler, demokratik siyasetin en temel unsurlarından biri olan ifade özgürlüğünü kısıtlama çabası olarak değerlendiriliyor. Özellikle, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Özgür Özel’in hedef alınması, muhalefetin sesinin kesilmeye çalışıldığı yönündeki eleştirileri artırıyor.
Özel, göreve geldiği ilk günden itibaren, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin demokrasiye zarar verdiğini savunmuş ve yolsuzlukla mücadele çağrıları yapmıştı. Bu bağlamda fezlekenin zamanlaması, siyasi bir sindirme operasyonu olarak görülüyor.
Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü Zarar Görüyor
Muhalefet, fezlekelerin hazırlanış sürecinde hukuk dışı ve taraflı bir tutum sergilendiğini vurguluyor.
Anayasa tarafından koruma altına alınan milletvekili dokunulmazlığının, temsil yetkisini güçlendirmek için var olduğu hatırlatılarak, bunun siyasi çıkarlar uğruna kullanılmasının Türkiye’nin demokratik itibarına zarar verdiği ifade ediliyor.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatımoğulları, Grup Başkanvekili Saruhan Oruç ve İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu gibi isimlere yönelik fezlekeler, farklı siyasi görüşlerin bir araya getirilerek ortak bir baskı politikasının devrede olduğunu gösterdiğini ve bir darbe olarak değerlendiriliyor.
Özellikle seçimlere doğru muhalif seslerin susturulmasının, iktidarın demokratik rekabeti baltaladığına dair güçlü bir sinyal verdiği belirtiliyor.
Korku İklimi Yaratma Politikası
Muhalefet liderleri ve hukukçular, bu gelişmeyi “korku iklimi yaratma” ve “yargı eliyle siyaseti dizayn etme” politikalarının bir parçası olarak nitelendiriyor. Adil bir siyasi yarışın önünü kesmeye çalışan bu tutumun, toplumda kutuplaşmayı daha da derinleştirdiği ve hukuk devleti ilkelerine zarar verdiği dile getiriliyor.
Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm üretmek yerine, muhalif siyasetçileri hedef alan fezlekelerin siyaseti yozlaştırdığına dikkat çeken siyaset bilimciler, demokrasinin korunması için toplumun tüm kesimlerine büyük sorumluluk düştüğünü vurguluyor.
Siyaset bilimciler ise: AKP ve MHP'nin başını çektiği Cumhur İttifakının bir taraftan barış mesajı verirken, diğer taraftan kayyum atamaları yapmasının nedeni olarak, toplumda oluşacak tepkileri baskılamak amaçlı olarak değerlendiriyor. Bu baskıların sonucunun iktidara zemin kaybettirdiğini, yapılacak bir erken seçimde en büyük yenilgiyi AKP ve MHP ittifakının yaşayacağı öngörüsünü paylaşıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder