Türkiye'nin Suriye'deki İdeolojik Kardeşlik Çıkmazı

Suriye'de ki ekonomik gerçeklik, ideolojik yaklaşımlara yol vermiyor.

Suriye iç savaşı, yalnızca bölgeyi değil, uluslararası siyaseti de şekillendiren bir dizi dinamikle birlikte derin bir krize dönüştü. 

Konuyla ilgili diplomasi kulislerinde yapılan yorumlar ise şöyle:

Bugün gelinen noktada Suriye, harabeye dönmüş altyapısıyla yeniden inşa edilmeyi beklerken, bölgedeki güçlerin çıkar çatışmaları ve ideolojik yaklaşımları Suriye'nin kaderini tayin ediyor. Türkiye'nin bu denklemdeki rolü ise hem kendi sınır güvenliği hem de bölgedeki Kürt hareketinin güçlenmesine karşı durma stratejileriyle öne çıkıyor.

Türkiye’nin "İdeolojik Kardeşlik" Yaklaşımı

Türkiye, Suriye'ye yönelik dış politikasında özellikle "dini temelli ideolojik kardeşlik" söylemini ön plana çıkarıyor. Bu yaklaşım, tarihsel bağlar ve İslam dünyasının dayanışması vurgusuyla şekilleniyor. Ancak bu söylemin, Suriye'deki mevcut çoklu etnik ve dini yapıya uygun olmadığı görülüyor. Suriye'nin Dürzi, Alevi ve Hristiyan azınlıklarıyla birlikte Kürtlerin statü talebi, bu ideolojik yaklaşımı sorgulanır hale getiriyor.

Türkiye’nin talepleri ise dikkat çekici: Suriye’de tekçi bir rejimin kurulması, Kürtlerin statü kazanmaması ve PYD/YPG güçlerinin tamamen etkisiz hale getirilmesi. Ancak bu talepler, Suriye’nin çok parçalı yapısına ne kadar uygun? Daha da önemlisi, bu talepler Suriye’ye bir gelecek vaat edebilir mi?

Suriye’nin Ekonomik Gerçekliği

Suriye'nin yeniden ayağa kalkması için en az 400-500 milyar dolarlık yeniden inşa sürecine ihtiyaç olduğu biliniyor. Savaş sırasında ülkenin fabrikaları, enerji altyapısı ve ekonomik kaynakları büyük ölçüde yok edildi. Özellikle Rusya ve İran, verdikleri desteklerin bedelini hem ekonomik hem de stratejik açıdan tahsil etmeye çalışıyor. Bugün Suriye'nin 30 milyar dolar İran'a, 30 milyar dolar Rusya'ya borcu olduğu biliniyor.

Bu durumda şu sorular ortaya çıkıyor: Türkiye'nin "ideolojik kardeşlik" söylemi, böylesine devasa bir ekonomik yük altında ezilen bir ülkeye gerçek bir gelecek sağlayabilir mi? Ya da tersinden bakarsak, bu yaklaşım, Suriye’nin yeniden inşa sürecinde bölgesel ve uluslararası aktörler arasında ne kadar karşılık bulacak?

Bölgesel ve Uluslararası Güçlerin Rekabeti

Suriye, yalnızca ekonomik bir enkaz değil, aynı zamanda büyük güçlerin satranç tahtasında bir hamle olmaya devam ediyor. İran, Suriye üzerinden Şii Hilali’ni güçlendirmeye çalışırken, Rusya ise hem Akdeniz’deki varlığını korumak hem de Batı karşıtı bir blok oluşturmak için Esad rejimini desteklemeye devam ediyor. Türkiye ise kendi sınır güvenliği ve bölgedeki Kürt oluşumlarına karşı tedbirler alırken, aynı zamanda Arap dünyasında liderlik iddiasını sürdürüyor.

Ancak tüm bu güç dengelerinde Suriye halkının geleceği ne kadar belirleyici olacak? Dış müdahaleler ve bölgesel çıkarlar, Suriye halkının gerçek ihtiyaçlarını göz ardı mı ediyor?

Suriye’nin Yeniden İnşası: Ekonomi mi, İdeoloji mi?

Suriye'nin yeniden inşası için yalnızca ekonomik kaynaklar değil, aynı zamanda toplumsal barışı sağlayacak bir siyasi model gerekiyor. Ancak mevcut şartlarda Türkiye'nin talepleri ve dini temelli yaklaşımları, Suriye'nin çok parçalı yapısına uyumlu bir çözüm sunmuyor. Dahası, Türkiye’nin ideolojik kardeşlik söylemi, ekonomik ve siyasi olarak böylesine ağır bir yük altındaki bir ülkeye ne kadar cazip görünebilir?

Suriye’nin geleceği, yalnızca dış aktörlerin planlarına değil, aynı zamanda Suriye halkının ve uluslararası toplumun bu krize nasıl yaklaşacağına bağlı olacak. Ancak şurası açık ki, ideolojik yaklaşımlar, ekonomik gerçeklikler karşısında her zaman ikinci planda kalmaya mahkûm.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı