Yükseköğretimde Kalite Dibe Vurdu: Gençlik Geleceksiz Bırakılıyor!
Türkiye’de yükseköğretim sistemi, son yıllarda eğitim kalitesindeki düşüş ülke gündeminden düşmüyor.
Üniversitelerin bilimsel üretim kapasitesinden mezunlarının iş bulma oranlarına, akademik özgürlüklerden altyapı sorunlarına kadar pek çok alanda yaşanan sorunlar, hem akademisyenler hem de öğrenciler tarafından eleştiriliyor.
Eğitim-İş Sendikası’nın 2024-2025 akademik yılına ilişkin Yükseköğretim Yıl Sonu Değerlendirme Raporu, Türkiye’nin bilimsel yayın kalitesi açısından birçok Orta Doğu ülkelesinin bile gerisinde kaldığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Bilimsel Yayın Kalitesinde Gerileme
Eğitim-İş’in raporuna göre, Türkiye, bilimsel yayın kalitesinde birçok Orta Doğu ülkesinin gerisinde. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (BEPAM) 2007-2016 yılları arasında 600 tezi incelediği bir çalışmada, Türkiye’deki tezlerin benzerlik indeksinin dünya ortalaması olan %15’in oldukça üzerinde, %28,5 olduğu tespiti yer alıyor. Bu, intihal oranlarındaki yüksek ve akademik yazım kalitesindeki sorunları fa gösteriyor. Ayrıca, son yıllarda akademik araştırma sayısının 52.000’den 39.000’e düştüğü belirtilmiş ve bu da bilimsel üretimin azaldığını açıkça ortaya koymakta.
Öğrenci Terk Oranları
Raporda yaklaşık 2 milyon üniversite öğrencisinin, ekonomik sebepler başta olmak üzere, eğitim süreçlerini yarıda bıraktığı belirtilmekte. Bu durum, eğitimde fırsat eşitsizliğinin ve ekonomik baskıların yükseköğretim üzerindeki yıkıcı etkisini gözler önüne seriyor.
Uluslararası Sıralamalardaki Düşüş
Dünya Ekonomik Forumu Rekabet Raporu’na göre, Türkiye eğitim kalitesi genel sıralamasında 140 ülke arasında 95., matematik ve bilimde ise 103'üncü, OECD’nin 2016 eğitim endeksinde ise sondan dördüncü sırada yer alıyor. Bu veriler, Türkiye’nin uluslararası eğitim standartlarının oldukça gerisinde kaldığını açıkça gösteriyor.
Eğitim Enflasyonu ve Memnuniyetsizlik
Ağustos 2023 itibarıyla Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerine kıyasla en yüksek eğitim enflasyonuna sahip ülke. Eğitim hizmetlerinden memnuniyet oranı %43,3’e yükselmiş olsa da, memnun olmayanların oranı %17,6 olarak kaydedilmiş. Velilerin %86,4’ü Türkiye’de öğrencilerin dünya standartlarında eğitim almadığını, %80,9’u ise mezunların dünya çapında iş bulma şansının düşük olduğu ifade ediliyor.
İktidarın Eğitim Politikalarına Eleştiriler
Türkiye’deki yükseköğretim sistemindeki sorunlar, büyük ölçüde iktidarın eğitim politikalarındaki eksiklikler ve yanlış tercihlerle ilişkilendirilmekte. İktidarın eğitim politikalarının eleştirildiği temel noktalar ise şöyle:
Siyasal ve İdeolojik Müdahaleler
İktidarın eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik çizgisinde şekillendirme çabası, eğitim kalitesini olumsuz etkiliyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, iktidarın 22 yıllık yönetiminde eğitimde ulusal bir mutabakat sağlayamadığını ve sürekli değişen politikalarla sistemi “yaz-boz tahtasına” çevirmekle eleştiriyor. Eğitim politikalarının hükümet politikası olarak değil, devlet politikası olarak şekillenmesi gerektiği, ancak bunun sağlanamadığının altı çiziliyor. Örneğin, bilimsellikten uzak imam hatip okullarına ayrılan kaynakların Anadolu ve genel liselere kıyasla iki kat fazla olması, eğitimde ayrımcılık yapıldığını apaçık ortaya koyuyor.
Kaynakların Yanlış Kullanımı
Eğitim bütçesinin yetersizliği, Türkiye’nin eğitim kalitesindeki düşüşün temel nedenlerinden sadece birisi. Milli gelirin yalnızca %3’ünün eğitime ayrılması, Türkiye’yi dünya ülkeleri arasında 132. sırayla sonlarda yer almasına neden oldu. Ayrıca, eğitim yatırımlarının fiziki altyapıya odaklanması, öğretmen yetiştirme ve mesleki gelişim gibi kritik alanların ihmal edilmesi bu gerilemeyi daha da derinleştirdi. Konu ile ilgili Prof. Dr. Murat Somer, binalara yapılan yatırımların öğretmenlere yapılması durumunda daha verimli sonuçlar alınabileceği eleştirisinde bulunmuştu.
Akademik Özgürlüklerin Kısıtlanması
Üniversitelerde akademik özgürlüklerin kısıtlandığına dair eleştiriler sürüyor. Akademisyenlerin susturulması, siyasi baskılar ve rektör atamalarında liyakatin göz ardı edilmesi, üniversitelerin bilimsel üretim kapasitesini zayıflatıyor. Eğitim-İş, üniversitelerin lise seviyesine indirgendiğini ve bilimsel yayın kalitesinin düşüklüğünün bu baskılardan kaynaklandığını her platformda söylemeye devam ediyor.
Sınav Odaklı Eğitim Sistemi
Üniversiteye geçişte merkezi sınavlara aşırı odaklanılması, öğrencilerin yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmesini engelliyor. PISA sonuçları, Türk öğrencilerin üst düzey düşünme süreçlerinde ciddi sorunlar yaşadığını gösteriyor. Bu durum, mezunların küresel iş piyasasında rekabet edememesine yol açıyor.
Çözüm Önerileri
Türkiye’deki üniversite eğitim kalitesini artırmak için, eğitim politikalarının siyasi ideolojilerden arındırılması ve tüm paydaşların katılımıyla uzun vadeli, sürdürülebilir bir eğitim stratejisi oluşturulmalı. Almanya örneğinde olduğu gibi, partiler arası mutabakatla eğitim politikalarının istikrarlı hale getirilmesi sağlanmalı.
Öğretmen ve akademisyenlerin mesleki gelişimine yatırım yapılması, maaşlarının artırılması ve liyakate dayalı atama sistemleri ile Akademik yazı merkezleri kurularak intihal oranları düşürülerek bilimsel üretim yükseltilebilir.
Eğitime ayrılan bütçenin OECD ortalamalarına (%6-7) yaklaştırılması ve kaynakların altyapıdan çok insan kaynağına yönlendirilmeli.
Merkezi sınavların ağırlığını azaltarak, öğrencilerin analitik düşünme ve problem çözme becerilerini ölçen bir sisteme geçilmeli.
Üniversitelerde özerkliğin artırılması, rektör seçimlerinin demokratikleştirilmesi ve akademisyenlerin düşünce özgürlüğünün korunması.
PISA ve TIMSS gibi uluslararası sınavlardan elde edilen verilerin daha etkin kullanılması ve uluslararası kuruluşlarla (OECD, UNESCO) iş birliği güçlendirilmeli.
Türkiye’de üniversite eğitim kalitesindeki düşüş, istatistiklerle açıkça ortaya koyuyor. Bilimsel yayın kalitesinde gerileme, yüksek öğrenci terk oranları, uluslararası sıralamalarda düşük konum ve eğitim enflasyonu gibi sorunlar, sistemin acil reforma ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. İktidarın ideolojik önceliklere dayalı, istikrarsız ve kısa vadeli politikaları, bu sorunları derinleştiriyor. Eğitimde ulusal mutabakat, liyakate dayalı yönetim, bütçe artışı ve akademik özgürlüklerin güçlendirilmesi, Türkiye’nin yükseköğretimde yeniden yükselişe geçmesi için kritik adımlar olarak değerlendiriliyor. Bilimsel eğitim, bir ülkenin geleceğini şekillendiren en önemli araç olduğuna göre başarılı olmak için, tüm paydaşların ortak akılla hareket etmesinden başka bir çıkış yolu yoktur.
Yorumlar
Yorum Gönder