Türeli'den İktidara Ekonomi-Politik Eleştiri: Ülkeyi Yönetemiyorlar

TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinin son gününde CHP Grubu adına söz alan CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, yaptığı konuşmada Türkiye’deki siyasi sistem, demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, merkezi yönetim ve yerel yönetime ilişkin iktidarı sert bir dille eleştirdi.
Konuşmasının başında Demokrasi ve Kuvvetler Ayrılığı konusuna değinen Türeli, Türkiye’nin otoriter bir rejime doğru ilerlediğini ve kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin denge ve denetleme mekanizmalarını zayıflattığını vurguladı.
Bürokrasi ve Yönetim Eleştirisi
Türeli, bürokratik hafızanın ve deneyimin önemine değinerek, mevcut sistemin keyfi bir yönetim anlayışını teşvik ettiğini belirtti. Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle devlet yapısının yeniden düzenlenmesi gerektiğini söyledi.
Anayasa’ya Uyulmaması ve Hak İhlalleri
Türeli, Anayasa Mahkemesi tarafından bozulan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yasa düzenlemeleri olarak yeniden önlerine geldiğini söyleyerek iktidarın Anayasa’ya uymadığını vurguladı.
OHAL ve Kayyum Atamaları
OHAL koşullarının sürekli hale getirilmesini ve yerel yönetimlere yapılan kayyum atamalarını milli iradenin gasbı olarak nitelendirdi.
Belediyeler ve Yerel Yönetimler
Belediyelerin gecikmiş borçları nedeniyle bütçeden aldıkları payların kesilmesini eleştiren CHP'li Türeli, bu uygulamaların siyasi saiklerle yapıldığını savundu.
Parlamentonun İşlevsizleştirilmesi
Parlamento’nun işlevsizleştirildiğini ve bütçe hakkının gasbedildiğini dile getiren Rahmi Aşkın Türeli, Torba kanun sistematiğini yasama kalitesini düşüren bir yöntem olarak değerlendirdi.
Yargı Bağımsızlığı ve AYM Kararlarına Uyulmaması
Türeli, Yargı organları arasındaki çatışmanın ciddi sonuçlar doğurduğunu ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmamasının hukuk devleti açısından utanç verici olduğunu belirtti.
Demokrasi ve Temel Haklar
Türeli, Temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, ifade ve eleştiri özgürlüğünün korunması, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu vurguladı.
İktidarın ekonomi politikasını da sert bir dille eleştiren Türeli şu noktaları vurguladı:
Cari Açık ve Üretim Yapısı
"Türkiye’nin cari açık probleminin temel nedeni, üretim ve ihracat yapısının ara malı ithalatına bağımlı olmasıdır. Bu yapısal sorun çözülemediği için cari açık sorunu devam etmektedir. Ayrıca, büyüme niteliği zayıf, kamu yatırımları azalmakta ve özel sektör yatırımları bunu telafi etmemektedir.
Sanayileşme ve Tarımın Durumu
Sanayileşme perspektifi kaybedilmiş ve tarım sektörü büyük ölçüde tasfiye edilmiştir. Yüksek katma değerli üretime geçiş sağlanamamış, imalat sanayisinde yüksek teknolojili sektörlerin payı %3 ile sınırlıdır.
İstihdam ve İşsizlik
Açıklanan işsizlik oranlarının gerçeği yansıtmadığı, işsizliğin resmi oranlardan çok daha yüksek olduğu belirtilmiştir. İstihdam yaratmayan, yoksullaştırıcı bir büyüme söz konusudur.
Enflasyon ve Ekonomi Politikaları
Enflasyon hedeflemesi rejimi başarılı olamamıştır. 2021 yılındaki politika hataları enflasyonu patlatmış, Türk lirasının değerini düşürmüştür. Ayrıca, enflasyonun nedeni olarak ücret artışlarının gösterilmesi eleştirilmiş, enflasyonun kâr itişli olduğu vurgulanmıştır.
Çalışma Hayatı ve Sosyal Sorunlar
Çalışma hayatında kayıt dışılık ve düşük sendikalaşma oranları gibi sorunlar devam etmektedir. İş sağlığı ve güvenliği yetersizdir, grev hakları sürekli ertelenmektedir. Adalet duygusu ve yargıya güven azalmış, yolsuzluk ve suç ekonomisi büyümüştür.
Planlama ve Uyum Eksikliği
Kalkınma planı, Orta Vadeli Program (OVP), yıllık program ve bütçe arasında uyum yoktur. Planlama süreçleri etkin yürütülememekte ve bu durum ekonomiye zarar vermektedir.
Kaynak İsrafı ve Yoksulluk
Yanlış politikalar nedeniyle Türkiye’nin kaynakları heba edilmiş, yoksulluk derinleşmiş ve kamu hizmetleri yetersiz hale gelmiştir. 2026 sonunda tek haneli enflasyon hedefi revize edilerek yüzde 12’ye yükseltilmiştir.
Cari Açık ve Üretim Yapısı
Türkiye’nin cari açık probleminin temel nedeni, üretim ve ihracat yapısının ara malı ithalatına bağımlı olmasıdır. Bu yapısal sorun çözülemediği için cari açık sorunu devam etmektedir. Ayrıca, büyüme niteliği zayıf, kamu yatırımları azalmakta ve özel sektör yatırımları bunu telafi etmemektedir.
Sanayileşme ve Tarımın Durumu
Sanayileşme perspektifi kaybedilmiş ve tarım sektörü büyük ölçüde tasfiye edilmiştir. Yüksek katma değerli üretime geçiş sağlanamamış, imalat sanayisinde yüksek teknolojili sektörlerin payı %3 ile sınırlıdır.
İstihdam ve İşsizlik
Açıklanan işsizlik oranlarının gerçeği yansıtmadığı, işsizliğin resmi oranlardan çok daha yüksek olduğu belirtilmiştir. İstihdam yaratmayan, yoksullaştırıcı bir büyüme söz konusudur.
Enflasyon ve Ekonomi Politikaları
Enflasyon hedeflemesi rejimi başarılı olamamıştır. 2021 yılındaki politika hataları enflasyonu patlatmış, Türk lirasının değerini düşürmüştür. Ayrıca, enflasyonun nedeni olarak ücret artışlarının gösterilmesi eleştirilmiş, enflasyonun kâr itişli olduğu vurgulanmıştır.
Çalışma Hayatı ve Sosyal Sorunlar
Çalışma hayatında kayıt dışılık ve düşük sendikalaşma oranları gibi sorunlar devam etmektedir. İş sağlığı ve güvenliği yetersizdir, grev hakları sürekli ertelenmektedir. Adalet duygusu ve yargıya güven azalmış, yolsuzluk ve suç ekonomisi büyümüştür.
Planlama ve Uyum Eksikliği
Kalkınma planı, Orta Vadeli Program (OVP), yıllık program ve bütçe arasında uyum yoktur. Planlama süreçleri etkin yürütülememekte ve bu durum ekonomiye zarar vermektedir.
Kaynak İsrafı ve Yoksulluk
Yanlış politikalar nedeniyle Türkiye’nin kaynakları heba edilmiş, yoksulluk derinleşmiş ve kamu hizmetleri yetersiz hale gelmiştir. 2026 sonunda tek haneli enflasyon hedefi revize edilerek yüzde 12’ye yükseltilmiştir." dedi.

Mevcut ekonomik politikaların emeğin aleyhine, sermayenin lehine olduğunu kaydeden CHP'li Türeli, sorunların çözümü için ciddi yapısal reformlara ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
2025 yılı bütçesine yönelik eleştiriler 

 2025 bütçesini eleştiren ve bütçe açığı kadar faiz harcaması olduğunu söyleyen Türeli; “2025 yılı bütçesine kısaca bir değinmek isterim. Bütçe açığı azalıyor baktığımız zaman. Yıl sonu enflasyon yüzde 17,5'tu OVP'de, Merkez Bankası yüzde 21'e çıkardı ama tabii, bunlar yıl sonu, buna bakarken bizim ortalama enflasyona bakmamız lazım. Yani gayrisafi yurt içi hasıla deflatörü yüzde 33,9 -ki o da, büyük ihtimalle yüzde 40'ların üzerine çıkacak- harcamalardaki artış yüzde 31, vergi gelirlerindeki artış yüzde 46,5. Harcamaları kısıyorsunuz, vergileri artırıyorsunuz. İşte, bu bütçe nedir? Kime hizmet ettiği burada çok açık ve net olarak ortada. Bütçe açığı kadar faiz harcaması var, 1 trilyon 950 milyar lira faiz harcaması; onu çıkardığınız zaman daha da aşağı doğru düşmüş ve çok ilginçtir, bütçedeki yatırım harcamaları -nominal olarak söylüyorum, mutlak rakam olarak- sadece binde 8 artıyor, reel olarak enflasyondan arındırdığımızda nasıl bir negatif seviyede olduğunu görün. Sermaye transferleri bile nominal, o da yüzde 56 azalmış mutlak rakam olarak, reel olarak çok ciddi bir azalma var. Yani faiz dışı harcamalar, aynı zamanda ekonominin, kamunun hizmet yaratma, hizmet üretme kapasitesini gösterir. Hizmet üretme kapasitesi azalıyor. Vergi gelirlerindeki artış çok yüksek, vergi yükü artıyor. Burada hem Cumhurbaşkanı Yardımcısı hem Hazine ve Maliye Bakanı hep Türkiye'nin vergi yükünün OECD ülkeleri içinde çok yüksek olmadığını söylediler ama bakın, yıllar içinde artıyor, son üç yıl içinde 2,5 puanlık bir artış var.
OECD ülkeleri içinde Türkiye'nin vergi yükü çok yüksek olmayabilir ama vergi yükü yüksek olan ülkelerin aynı zamanda kamu harcamaları da yüksek, çok daha yüksek seviyedeler onlar, İskandinav ülkeleri ve diğer ülkeler. Bu anlamda konu sadece vergi yüküne bakarak olmaz, diğerlerine de bakacaksınız, kamu harcamalarına bakacaksınız ve vergi yüküne dolaylı ve dolaysız vergi yükü anlamında baktığımızda dolaylı vergilerin yani mal ve hizmetler üzerinden alınan ÖTV, KDV gibi vergilerin yükü son derece yüksektir. Türkiye, dolaysız vergilerde ciddi bir vergi reformu yapmadığı için bu noktadadır. Yüzde 65-yüzde 35’lik çarpık yapı devam etmektedir.” dedi.


Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin yükünün bütçe açığı olduğunu söyleyen Türeli; “Bakın, 2025 yılı için bütçe açığı yaklaşık 2 trilyondur, vazgeçilen vergi 3 trilyondur. 3 trilyon lira vergiden vazgeçilmesi son derece sıkıntılıdır. KÖİ modeline, kamu-özel iş birliği modeline önümüzdeki üç yıldaki harcanacak para 689 milyar liradır. Kur korumalı mevduat sisteminin yükü, bütçe açığıdır, bunu da bütçe açığına koyacaksınız. 2023 yılında 830 milyar liradır, bu sene de açıklamadı Merkez Bankası ama Merkez Bankası bilançosunun aktifindeki diğer kalemden bakınca 350 milyar liraları geçtiği anlaşılıyor.” dedi.

Türkiye'deki en zengin yüzde 1, ülkedeki servetin yüzde 40'ını alıyor, geri kalan yüzde 60'ını yüzde 99 paylaşıyor. Böyle adalet olur mu!

Türkiye’de büyük bir bölüşüm krizi yaşandığını vurgulayan Türeli; “Bölüşüm ilişkileri bozulmuştur. Gelir dilimlerine göre en düşük gelire sahip yüzde 5 gelirin yüzde 1'ini alırken, en zengin yüzde 5 yüzde 23,9'unu alıyor, tam 24 katı ve gene uluslararası bir kısım araştırma kurumlarının, bankaların yaptığı çalışmada Türkiye'deki en zengin yüzde 1 ülkedeki servetin yüzde 40'ını alıyor, geri kalan yüzde 60'ını yüzde 99 paylaşıyor. Böyle bir adalet olur mu? Bu ülkede huzuru ve refahı nasıl sağlarız, nasıl sağlarsınız? Ve daha da ilginci, önümüzdeki kalkınma planında ve orta vadeli programda buna ilişkin hiçbir perspektif yok. Hazine ve Maliye Bakanının açıklamalarından anlaşılıyor, diyor ki: "Önce enflasyonu tek haneye indireceğiz, ondan sonra işçinin, memurun, emeklinin hâli düzelecek. Ört ki ölem. Böyle bir şey var mı?” detaylarını aktardı.

Türkiye'nin ihtiyacı olan, bir kalkınma stratejisidir, yeniden kalkınmaya dönmektir

Türkiye’nin yeni bir kalkınma stratejisine ihtiyacı olduğunu vurgulayan Türeli; “Türkiye'nin ihtiyacı olan, bir kalkınma stratejisidir, yeniden kalkınmaya dönmektir. Cumhuriyetimizin 101'inci yılında Türkiye bu temel üzerinde hareket etmelidir. Yüksek büyüme hızları sağlanmalıdır; Türkiye yüzde 6, yüzde 7'lik büyüme hızlarını sağlayabilmelidir ve geçmişte sağlamıştır.
İnsan odaklı bir kalkınma; dengeli, nitelikli, kapsayıcı. Sadece büyüme değil, insanlarımızın yaşam standardının, refahının ve yaşama kalitesinin yükseltilmesidir. Barınma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, bütün bu alanlarda yani bir sosyal devletin yeniden tam anlamıyla kurgulanması, var olması gerekiyor.
Kalkınma gelecek nesilleri de kapsamalıdır, sürdürülebilirlik önemli. Bunun bir ayağında çevreyi koruma, doğayı tahrip etmeme var, teknoloji üretme kapasitemizi yükseltmek var, özelleştirme politikalarına son verilmesi var, kamu kaynaklarının haraç mezat yandaş sermaye gruplarına aktarılması var. Buna son verilmelidir ve gelecek kuşakları borçlandıracak politikalara son verilmelidir. Kur korumalı mevduat sistemi bugün -ne zaman çözülecek göreceğiz ama- ciddi bir yüktür. Kamu-özel iş birliği gelecek kuşakları, çocuklarımızı, torunlarımızı, doğmamış kesimlerimizi borç altına sokacak bir yapıdır ve bunun için planlama-piyasa ilişkisinin yeniden kurulması, planlama ve piyasanın kaynak tahsisini birlikte yapması gerekiyor. Tabii ki bütün bunların hepsinin, en başta da söylediğim gibi, demokrasi içinde, hukuk devleti içinde temel hak ve hürriyetlerin geliştirilerek yapılması gerekiyor.” ifadeleri ile yapılması gerekenleri sıraladı.
Bütçe süreci etkinlikten uzak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçenin nitelikli ve kapsayıcı bir müzakeresine ihtiyaç var ve bu anlamda da Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda bir ihtisaslaşması gerekiyor.

Bütçe sürecini de eleştiren Türeli; “Son olarak, bütçe sürecine ilişkin teknik birkaç şey söylemek isterim. Bütçe süreci etkinlikten uzak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçenin nitelikli ve kapsayıcı bir müzakeresine ihtiyaç var ve bu anlamda da Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda bir ihtisaslaşması gerekiyor. Öncelikle bütçe sistematiği iyileştirilmeli, geçmişte bütçe dışı fonlar, döner sermayeler vardı -döner sermayeler devam ediyor- özel hesaplar, ajanslar kuruluyor, vakıflar kuruluyor. Bakın, olması gereken, şeffaf bir bütçe, tek bir hazine, bütçenin birlik ilkesi ve hesap verilebilirliktir. Türkiye Varlık Fonu var, kur korumalı mevduat sistemi var. Bunların hepsinin bir bütün içine alınması gerekiyor. Kalkınma planları Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı olarak gerçekleşiyor, ortaya konuyor. O zaman, kalkınma planlarının uygulama sonuçlarının yıllık olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmasına ihtiyaç var.  Ne yapılmış ne yapılmamış, bunu görmemiz lazım.” dedi.
Kesin hesap komisyonun sürekli bir komisyon olarak kurulması lazım!
Bütçe sürecinin daha sağlıklı ilerlemesi için bir kesin hesap komisyonu kurulması gerektiğini söyleyen Türeli; “Başkanı ana muhalefet partisinden olacak ve bütçe uygulama sonuçlarını usul, esas açısından ciddi biçimde inceleyecek, Plan ve Bütçe Komisyonuyla birlikte çalışacak kesin hesap komisyonunun sürekli bir komisyon olarak kurulması büyük önem arz ediyor. Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Türkiye'nin kaynaklarını iyi kullanmaya ihtiyacı var. Bunu Türkiye için, atalarımız için, çocuklarımız, torunlarımız için yapmak zorundayız.” ifadelerini kullandı.
Sayıştay denetimi kapsamı ve etkinliği artırılmalı
 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütçe ve yasama süreçlerinde güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Türeli; “Sayıştay denetiminin kapsamı ve etkinliği artırılmalı. Sayıştay Kanunu'nun 45'inci maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayıştaya denetim talebinde bulunduğu herhangi bir kurumu istediği şekilde denetletebilme yetkisi verir. Bu, çok önemli bir konu. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin hem bütçe sürecinde hem yasama sürecinde güçlendirilmesi, Parlamentonun güçlendirilmesi, çok büyük bir ihtiyaçtır. Bu aynı zamanda bütçe hakkının da ortaya getirdiği bir şeydir. Bahsettiğim bu nedenlerle 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanun Teklifi'ne ve 2023 Yılı Kesin Hesap Kanun Teklifi'ne Cumhuriyet Halk Partisi olarak "ret" oyu vereceğimizi belirtiyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.”

 

 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meclis Personeline Layık Görülen Kıyafetler Bit Pazarında Bile Yok!

Parlamento Güvenliğinde Yeni Dönem Tartışmaları da Beraberinde Getirdi

TBMM Yönetiminden Yandaş Sendikaya Üst Düzey Kadro Kıyağı